Cumhuriyet / Selin Ongun Röportaj /
KONDA GENEL MÜDÜRÜ BEKİR AĞIRDIR: ANCAK SEÇİME KATILIM DÜŞERSE HESAP DEĞİŞİR
Kamuoyundan gelen ortak ses: “Seçim değil, yas havası var…” Böylesi bir ortamda, 1 Kasım’da hangi partinin seçmeni partisine daha sadık kalacak?
Toplumda biriken endişeli, umutsuz duygu hali sadece yas kaynaklı değil. Rakamlarla ifade edersek, toplumun beşte dördü tüm yaşananları siyasi kriz olarak değerlendiriyor. Toplumun dörtte üçü kısa vadede ekonomik kriz bekliyor. Ülkenin sadece yüzde 15’i rahat geçindiğini, yüzde 85’i ise rahat geçinemediğini söylüyor. Kutuplaşma ve kimliklere sıkışmanın yanı sıra bu sebeplerden kaynaklanan yüksek bir gerilim de mevcut. Şu benzetme mevcut durumu anlatmaya uygun. Dışarıdan bakıldığında bina aynı bina; kapılar, pencereler, her şey yerli yerinde ama içerisi gaz dolu. Çakmağı çaktığınız anda patlama olabilir. Durum bu, aynı düdüklü tencerede biriken basınç gibi. Ancak 7 Haziran’dan önce de söyledik; siyaset, kimliklere ve kutuplaşmaya sıkıştığı için seçmen davranışlarında radikal değişiklikler yaşanmıyor. Bu bile kendi başına gerçeküstü bir durum.
– 1 Kasım için partilerin oy dağılımına dair öngörüleriniz; ufukta ne var?
Kutuplaşma nedeniyle zaten 38 milyon seçmenin tercihi belli. Toplumda biriken gerilime karşın oy dağılımında 7 Haziran sonuçlarına göre Ankara katliamı öncesi itibarıyla, henüz çok büyük, radikal bir değişim gözlenmiyor. 1 Kasım’da kabaca 7 Haziran ile aynı fotoğrafı görebiliriz demek mümkün. Ancak 7 Haziran’dan farklı olarak 1 Kasım seçimindeki tabloyu toplumun güvenlik arayışı belirleyecek.
Ekonomik veya siyasi krizden kaçınmak ya da iç çatışma, terör veya savaştan kaçınmak gibi bir dizi toplumun beka duygusunu harekete geçiren sorun var. Hanenin dirliği düzenliğine dair algı, esas itibarıyla hükümet politikalarıyla ilişkilendirilen ve seçmenin iktidara karşı notunu belirleyen diğer alan. Bu noktadan bakılınca iktidarın 7 Haziran oylarına anlamlı bir ekleme yapamadığı, toplumun genelinin de huzursuz ve endişeli olduğu görülüyor. Ayrıca kutuplaşmanın içinden bakan seçmenlerde bile huzursuzluk, endişe ve güvenlik arayışı ağırlıklı olduğu için ve 7 Haziran’dan bu yana da siyaset çözümsüzlüğün içine sıkıştığından seçime katılım genel olarak düşük kalabilir. Kutuplaşmanın arttığı, siyasetin çözüm üretmekte tıkandığı yıllarda seçime katılımın yüzde 80’in altına düştüğünü biliyoruz. Bu noktada 1 Kasım seçimlerine katılım oranı 7 Haziran’a kıyasla düşük olabilir. Burada 1 Kasım akşamı hepimizin dikkat kesileceği iki mesele var. 1) 7 Haziran’daki geçerli 46 milyon oy, bu kez kaç olacak? 2) AK Parti çekirdek oy sayısı 18 milyonun ne kadar altında ya da üstünde olacak?
1 Kasım’ın kaderi katılım
“7 Haziran’dan bu tarafa ne oldu” sorusunu yönelttiğimiz çalışmalar, bize her partinin seçmeninin yüzde 75’inin partisinden ve liderinden memnun olduğunu söylüyor. Çünkü yine kutuplaşmayla hareket ediyor seçmen. Ancak 1 Kasım sabahı seçmen, kendi gündelik hayatındaki güvenlik arayışı ve krizlerden kurtulma duygusundan hareketle seçimi protesto ederse ya da tercihini değiştirirse tablo değişebilir.
Genellikle partilerin oy oranları üzerinden bakıldığı ve yüzdelerde de anlamlı bir değişiklik henüz olmadığına göre, 1 Kasım akşamı siyasi tablo oy yüzdelerinden daha çok milletvekili sayılarından biçimlenecek. Anlamlı büyüklükte yüzdelerde değişim olmasa da özellikle 15 ilin son sıra milletvekilliklerinde yüzde 1’in altında, 12 ilin son sıra milletvekilliklerinde yüzde 1-2 aralığında oy değişimi ile milletvekilliği yer değiştirebilir görünüyor. Propaganda gücü, bürokrasinin ve tüm devlet aygıtının müdahalesi, örgüt kapasitesi gücü gibi nedenlerle iktidar anlamlı büyüklükte oy artışı sağlayamasa da bu türden milletvekilliği kaymaları nedeniyle 7-11 milletvekilliği artırabilir de. Ama bunun için öncelikle AK Parti’nin 18 milyon seçmeninin sandığa gitmesi lazım.
– 22 Temmuz sonrası başlayan çatışma süreci, sokağa çıkma yasakları, şehit haberleri seçmen davranışlarını nasıl etkiledi?
Tüm bunlar seçmenin güvenlik arayışını körüklüyor. Zaten 1 Kasım’ın sonucunu tayin edecek meselelerden biri de şu:
Seçmen güvenlik arayışına nasıl bir cevap verecek? Seçmen, “istikrar olursa bu krizler biter” mi diyecek, “koalisyon olursa toplumdaki bu kutuplaşma geriler” duygusundan mı bakacak? Bu sorulara verilen yanıtlarda, şu anda her partinin seçmeni kendi bakış pozisyonunu koruyor. Muhalefet partilerinin seçmenlerinin dörtte üçüne göre tüm olanların sebebi AK Parti’nin zorlamaları ve hataları. AK Parti seçmeninin dörtte üçüne göre de yaşananların sebebi muhalefetin koalisyona yanaşmaması, Kürtlerin ve PKK’nin çatışmaya yönelmesi.
– Ankara katliamı seçmenlerin tercihlerini etkiledi mi?
Ankara katliamı ve etrafındaki gündem eşliğinde gördük ki, Konya’daki milli maç esnasında yaşananlardan katliam yerindeki karanfilleri tekmeleyen profile, medyadaki kalemşorların karşılıklı yazılarına, Türkiye acıyı bile ortak yaşayamadı, katliamın nedenlerini soğukkanlı konuşamadı. Bu yaşananlar oy dağılımlarında anlamlı bir artış ve düşüş yarattı mı; henüz elimizde buna dair bir çalışma yok. Fakat bu katliam oy kayışlarına neden olabilir mi, sorusu için şunu söyleyebiliriz. Bu kez, dört parti arasındaki oy kayışlarında 7 Haziran’dan farklı bir durum mümkün. 7 Haziran’da AK Parti’den MHP’ye ve HDP’ye ya da CHP’den MHP’ye ve HDP’ye oy geçişleri olabildi. 7 Haziran ile 1 Kasım’ın farkı ise, oy kayışlarının dört parti arasında değil iki blok içinde olacağı. AK Parti ile MHP bir tarafta, CHP ile HDP diğer tarafta olmak üzere bir üst siyasi konsolidasyon var. Korkulardan beslenen ve doğal olmayan bu üst konsolidasyon nedeniyle oy geçişleri AK Parti ile MHP, CHP ile HDP arasında yaşanacak. Şimdilik ölçebildiğimiz kadarıyla bu geçişlerin de toplam geçerli oy içinde bir ile iki milyon arasında olacağını söyleyebiliriz.
Devlet Bahçeli düşüşte
– 7 Haziran sonrasında liderlerin performansları; kimler düşüşte, kimler çıkışta?
Yine kutuplaşmanın bir sonucu diyelim ve ekleyelim. Her partinin taraftarlarının yüzde 75’i halen kendi liderinin doğru yolda olduğunu söylüyor. HDP tabanında Selahattin Demirtaş’ın popülerliğinin arttığı, MHP tabanında Devlet Bahçeli’ye yönelik ilginin bir miktar düştüğü gözleniyor. Bahçeli’ye yönelik bu ilgi düşüşü, partilerine ve liderlerine karşı eleştirel bakmalarına neden oluyorsa da oylarını MHP’ye vermeyecekleri anlamına da gelmiyor.