Siyasetin değişen karakteri üzerine sıkça yazmışlığım var ama yine de gözlem ve tespitlerimi özetlemeye çalışayım.
Siyaset döllenme özelliğini kaybetti. Bugünün partileri ne yeni bilim dallarından ne yeni yöntemlerden ne de yeni genç insanlardan besleniyorlar.
Var olan politik hareketler ve partiler, dünyaya kafa tutmaya, soru sormaya kendini hazırlayan; son derece hareketli, duyarlılık noktaları değişmiş, olan genç insanların karşısında; köklü ve değişmez, değiştirilemez imajı veren yapıları ile ayakta duruyorlar. Genç insanlar var olan politik yapılanmalar içinde kendilerini ifade etmek veya politika oluşturmaya katkıda bulunmak gibi fırsatların kendilerine tanınmadığı noktasına geldiler, giderek politikayı kendileri dışında işe yaramaz bir yapı olarak görmeye başladılar. Partiler veya politik hareketler genç enerjiden faydalanamaz hale düştüler, giderekte güdükleştiler.
Zamandan ve mekandan bağımsız bir hayat gelişirken, partiler bildik eski organizasyon yapıları içinde kalmaya devam ediyorlar. Eski modelde örgütlenmiş ve bunda da ısrarlı olan politik hareketlerde ve partilerde örgüt, fikirlerin yerine geçmeye başlayınca, doğal olarak toplumdan kopma hız kazandı. Çünkü toplumun ve bireylerin politik bilgilenmesi ve bilinçlenmesi örgütlenmeden bağımsız olarak olanaklı hale geldi.
Profesyonel politikacılar
Toplumsal yaşamın geldiği noktada bireylerin çıkarlarını yalnızca sınıf çıkarları ile açıklamak; karşı veya yanında olanı, dost veya düşman kolaycılığı ile tanımlayabilmek artık mümkün değildir. Yeni ve farklı çıkarları bünyesinde barındırabilen ve bunların bileşkelerinde politika üreten partiler olmayınca, politika güncelin dışında olan bir eylem biçimi gibi algılanmaya başlandı. Kendi günlük çıkarlarına cevap bulamayan insanlar politikadan elini çekince, politika profesyonelleşti, meslekten politikacılar öne çıktı. Bu da insanları etki-tepki teorisi gereği politikadan daha da uzaklaştırdı.
Taraftarlarına bir amaç ve varlık duygusu veren politik hareketler ve partiler bu amaçlarını yitirdi. Partiler gündelik hayatın dışına düştü, sade vatandaşın gündelik yaşam gailesi ve derdi için başvuracağı adresler olmaktan çıktı.
Politika ve politik iktidar profesyonellerin eline geçince, insanlar da kendi başlarına sorun çözme sorumluluğundan giderek uzaklaştılar. Çözümlerin ve tartışmaların dışına çıkan günlük yaşam sonucu profesyonel politikacılar günlük yaşamın denetiminden kurtuldular.
Ama partilerin hayatımızdaki önemi yerli yerinde duruyor, olan ile olması gereken arasındaki kocaman boşluğuyla…
Kısa yoldan partiyi yenilemek
Bu boşluğu kapamak için zaman zaman bazıları, özellikle de CHP hamleler yapıyor. Olması gerekene ulaştıracak sihirli formülü bulmuş, keşfetmişçesine… Kamuoyunda bilinir, sosyal demokrat, siyasette yeni bazı isimleri doğrudan üst yönetime alıyor. Medya da çok beğeniyor bu sihirli formülü ve hatta kendi de isimler öneriyor.
Sonra ne mi oluyor? Son bir haftaya bakın, CHP’nin yeni isimlerinin farklı konularda, farklı fikirlerini muhakkak siz de okudunuz. Ne görüşler birbiriyle uyumlu ne bütüncül bir politikalar demetinin parçalarıdır dillenenler.
Neden? Çünkü konuşulmaz, tartışılmaz, beraber fikir üretilmez. Bu kadar sade, basit ama yapılamayanların sonucudur olan. CHP Parti Meclisi Kurultay sonrası bir kez toplandı henüz. Muhtemelen hala birbirleriyle karşılıklı çay içmemiş, sohbet etmemiş, örneğin Kürt Meselesini konuşmamış insanlar var. Bu insanlar birbirlerinin kahvesini nasıl içtiğini bilmezler ama bir ideal uğruna beraber yol alacakları varsayılır.
İşte bizim siyasi yapımızın hastalığı tam da bu basit noktadan ürer. Birbirlerine özel hayatlarında sırt dayayacak kadar bile tanımayan, bilmeyen ve dolayısıyla güvenemeyen insanlardan dava arkadaşlığı, yol arkadaşlığı beklenir.
Üç beş gün bari bir arada, ülkenin meselelerini konuşsalar, tartışsalar, beraber düşünseler, bir politikada uzlaşacaklar. O zaman da kimse farklı farklı konuşmayacak. Ama buna ihtiyaç duyulmaz. Çünkü kamuoyunca da onaylanmış o bilinir kimlikler bilir zaten tüm meseleleri ve çözümlerini! Ama işte sorun her birinin bildiğinin farklı oluşudur.
Bu yöntemin bir de tersi var tabi. Müthiş bir disiplin ve otorite oluşur, kimse konuşamaz, konuşamayınca hata da olmaz. Bu da bir başka siyaset anlayışıdır ve Ak Parti de bu örnek konusunda fena değildir.
Tüm bu hastalıklarla da siyaset bir türlü olması gereken niteliğe ve fonksiyonlara ulaşamaz, bu hikâye de sürer, gider…
Parti yönetimleri bu hikâyeden hoşnut olabilirler, sürmesini de isteyebilirler ama seçmen bu hikayeye nasıl bakıyor, işte o da gerçekliktir. Hikâye değil…