MHP

2011 seçimlerine giderken hak ettiği kapsamda ve derinlikte MHP’yi tartışmıyoruz. Siyasal kutuplaşma nedeniyle sanki Ak Parti karşıtlığı CHP’de simgeleşmiş gibi bir psikolojiyle olsa gerek MHP tabanının kim olduğu, ne tür sosyolojik dinamiklerle hareket ettiğini, sosyal ve ekonomik olarak kimlerden ve hangi kesimlerden oluştuğunu galiba ıskalıyoruz. Gerçi MHP’nin kendisi ve etrafındaki aydınlar da bu meselelerle ne kadar alakalı o da ayrı bir soru hikâyesi. En azından genel kamuoyunda bu konuda meraksızlık ve ilgisizlik olduğu söylenebilir. MHP seçimlere giderken bu tartışmaları kendi içinde yapıyorsa da, kamuoyuna bu çok yansımıyor. 

KONDA Barometresi bulgu serilerinden bir takım veriler ışığında MHP tabanına biraz daha yakından bakmak amacıyla aşağıda bazı grafikler var.

MHP seçmeninin en belirgin özelliklerinden ilki MHP’nin erkeklerin partisi olması. Bu karakteristik özellik yeni bir durum da değil. 2007 Seçimleri öncesinde de bu durum oldukça belirgindi. MHP seçmeninin üçte ikisinden fazlası (yüzde 69) erkekler iken, kadınlar yüzde 31 oranında.  MHP gençlerden biraz daha fazla oy alıyor. 

MHP seçmeninin en belirgin ikinci demografik karakteristiği lise mezunlarının ağırlıklı olduğu bir taban oluşu. MHP seçmenlerinin yüzde 42’si lise altı eğitimli iken yüzde 41’i lise, yüzde 17’si üniversite eğitimli. Ki bu eğitim seviyesindeki MHP seçmenleri oranının ülke eğitim ortalamalarından oldukça yüksek olduğunu aşağıdaki grafikte de görüyorsunuz.  

MHP seçmenlerinin çalışma durumlarına ve çalışanların ne iş yaptıklarına bakıldığında da çok belirgin ve ayırt edici demografik kümelenmeler görülüyor.  Seçmenlerin yüzde 39’u çalışırken MHP seçmenlerinin yüzde 51’i çalışıyor. Ev kadınları toplam seçmen içinde yüzde 35 dolayında iken, MHP seçmeni arasında yüzde 19 oranında. MHP seçmeni arasında öğrenciler ve işsizler ülke ortalamasından daha yüksek oranlarda temsil ediliyor.


Çalışanların yaptıkları iş veya çalıştıkları sektör bazında bakıldığında ise ülke ortalamasında yüzde 4 olan devlet memurları MHP seçmeni içinde yüzde 9 oranında. Ülkede yüzde 5 olan beyaz yakalı özel sektör çalışanları MHP’de yüzde 7, ülkede yüzde 12 olan işçiler MHP’de yüzde 16, ülkede yüzde 7 olan küçük esnaf MHP’de yüzde 9 oranında.

Yukarıdaki grafikten, MHP seçmeninin bölgelere göre dağılımlarına bakıldığında kendi oyu içindeki ağırlığı ülkedeki seçmen dağılıma göre daha fazla olduğu bölgeler, MHP oyunun yüzde 21’i Akdeniz, yüzde 16’sı Batı Anadolu, yüzde 15’i Ege ve yüzde 11’i İstanbul bölgelerinden geliyor. Yani seçmenin toplamda yüzde 57’si var iken MHP oyunun yüzde 63’ünü bu dört bölgeden alıyor. Kürt meselesinin en derin yaşandığı üç doğu bölgesindeki seçmen toplam seçmen içinde yüzde 14 iken, MHP oyunun yüzde 6’sı bu bölgeden geliyor. 

 
Gelenekselci muhafazakârların partisi 
MHP Kürtlerden ve Alevilerden hiç oy alamıyor ya da kendi oyu içinde bu iki kesim yok denecek kadar az.  
 

 

Hayat tarzları üzerinden bakıldığında MHP geleneksel muhafazakarların partisi gibi görünüyor. Toplumun yüzde 30’unu oluşturan modernler, MHP oyunun yüzde 34’ünü, toplumun yüzde 41’ini oluşturan dindar muhafazakarlar MHP oyunun yüzde 21’ini getiriyor. Toplum içinde yüzde 29 olan gelenekselci muhafazakarlar MHP oyu içinde yüzde 44 oranında.

Bu özelliklerine bakarak MHP’nin geleneklerden beslenen muhafazakarların, Orta Anadolu, Akdeniz ve Batı Anadolu’daki geleneksel hayatın ağırlıklı olduğu kentlerdeki orta sınıfların partisi olduğunu söylemek mümkündür. 

 
Siyasal kimlik tercihleri
MHP seçmeninin yüzde 97’si için “vatansever”, yüzde 94’ü için “milliyetçi”, yüzde 90’ı için “Atatürkçü”, yüzde 83’ü için “ülkücü”,  yüzde 83’ü için de “laik” kendisini politik olarak tarif eden kimlikler.
 

 

MHP seçmeninin yüzde 75’i için “demokrat”, yüzde 70’i için “sağcı”, yüzde 69’u için “ulusalcı” kimlikleri de politik açıdan kendisini tarif ediyor.


 
 
 

 

MHP tabanının belirgin özellikleri nelerdir?

Yaşanmakta olan siyasal kutuplaşmanın en belirgin tartışma alanlarında ve konularındaki tercihlerine bakıldığında da MHP tabanının belirgin karakteristikleri görülmektedir.
MHP seçmeninin yüzde 56’sı “devletin, Alevilerin dini inanışlarını diledikleri gibi yaşayabilmeleri için destek vermesi” fikrine sıcak bakarak “doğru” cevabı verirlerken, yüzde 23’ü “yanlış” yüzde 21’i de “ne doğru ne yanlış” cevabı vermektedir.
Buna karşılık MHP seçmeni “devletin, Kürt yurttaşların anadillerinde eğitim almalarını serbest bırakması” fikrine yüzde 72 oranında “yanlış” cevabı vermektedir.
MHP’li seçmenin yüzde 42’si “damadının/gelininin farklı mezhepten olması” fikrine, yüzde 26’sı da “damadının/gelinini farklı etnik kökenden olması” fikrine karşı çıkmaktadır.

MHP seçmeninin yüzde 79’u gerektiğinde siyasi partilerin kapatılmasından”, yüzde 60’ı “gerektiğinde askerin yönetimine el koymasından” yanadır.

Yine MHP seçmeninin yüzde 44’ü “Ak Parti iktidarının bazı alanlarda önemli reformlar yaptığı” fikrine karşı çıkarken, yüzde 65’i de “Ak Parti döneminde irticanın arttığı fikrindedir.

Benzer birçok siyasi tartışma konusunda MHP seçmeni, neredeyse CHP seçmeni kadar Ak Parti karşıtlığı üzerindeki bir kutbun öznesidir. 

Nitekim daha önce yayınladığımız “toplumsal ve siyasal kutuplaşma” meselesine dair olan aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi MHP seçmeninin kutuplaşmanın içindeki pozisyonunu göstermektedir. Ak Parti iktidarıyla beraber başlayan ve 2007 seçimlerinden sonra giderek sertleşen ve toplumsal yaşama da yayılmakta olan kutuplaşma konusu olan temel tüm tartışmalardaki aldığı tutum ve tercihlerine bakarak hazırladığımız aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi MHP seçmeni, CHP seçmeni ile beraber Ak Parti karşısında net pozisyon almaktadır.

Nitekim Anayasa değişikliği için yapılan halkoylamasında da MHP seçmeninin yüzde 80’i “hayır” oyu verirken yüzde 20’si “evet” oyu vermiştir. Bir başka deyişle, Tarhan Erdem tarafından yayınlanan KONDA bulgularına göre 58 puanlık “evet” oyunun arasında 2 puanlık MHP’li seçmenin oyu, 42 puanlık “hayır” oyu arasında da 8 puanlık MHP’li seçmenin oyu vardır.

Halkoylaması öncesi son seçim olan 29 Mart yerel seçimleri sonuçlarına bakıldığında da MHP oyu 22 ilde yüzde 10’un altında, 23 ilde yüzde 11-20 aralığındadır. Yine MHP oyu 31 ilde yüzde 21-30 aralığında, 4 ilde de yüzde 31’in üzerindedir. MHP’nin 29 Mart 2009 seçimlerindeki oy dağılımlarına göre nasıl bir coğrafi oy tabanı olduğu aşağıdaki haritadan da görülmektedir.

Tüm bu bulgular ve veriler ışığında MHP’nin tüm ülkeye hitap eden, toplumun kesimlerinin derdiyle meşgul, coğrafi olarak Orta Anadolu, Akdeniz ve Batı Anadolu’ya sıkışmış, Kürtler ve Alevilerden oy alamayan, geleneksel muhafazakarların ve modernlerin bir kesimine sıkışmış, geleneksel hayat tarzlarının egemen olduğu orta ölçekli kentlerdeki, orta sınıflardan oy alan bir parti olduğu görülmektedir.  

MHP seçmen tabanındaki dinamikler

Somut araştırma bulguları üzerinden iki gündür MHP seçmen tabanını tanımlamaya çalışıyorum. Fakat toplumda ve MHP seçmen tabanında anket çalışmalarıyla kolayca tespit edilemeyecek değişimler de var. Örneğin değerlerdeki değişmeler birkaç kuşak alan değişmeler. 
Türkiye son otuz yıldır müthiş bir iç göç yaşıyor. Seksenli yıllar öncesinde köylerde yaşayan nüfus yüzde 60 mertebesinde iken, şimdi yüzde 20’lere düştü. Nüfusun yüzde 45’i on bir metropolde yaşıyor. 
Gündelik hayatın ritmindeki toplumsal ve siyasi hayattaki değişimleri sık sık yazıyorum. Hepimiz de kendi hayatlarımızda bunları yaşıyoruz, gözlüyoruz.
İç göç ve kentleşmenin en önemli sonuçlarından bir tanesi geleneksel değerlerdeki çözülme ve değişim. Geleneksel değerler ve referanslar çözülürken, eğitim, meslek, sosyal güvenlik, barınma ve iş gibi birçok mağduriyeti olan bireyler kentlere yığılıyor. Hukuk, dayanışma, örgütlenme türü toplumsal sistemler de eksik ve güne uygun değil ise bireyler yeni referanslar arıyorlar. 

Yeni kentlerde, yeni mahallelerde, yeni toplumsal ilişkiler gelişiyor, yeni dayanışma ve ilişki yolları ürüyor. Bu değişimin içinde kültürel kimlikler, din ve dini referanslar gündelik hayatın içinde eskisinden daha fazla güçlü hale geliyor. 

Değişen muhafazakârlık referansları 

Kısaca geleneksel değerlerden beslenen muhafazakârlığın referansları geleneklerden dini referanslara doğru kayıyor. İşte son yıllarda din mi yükseldi, muhafazakârlık mı yükseliyor tartışmalarını yaratan da bu dinamik.

Muhafazakârlık artmıyor. Olan şey, muhafazakârlığın geleneksel referanslardan, dini referanslara dönüşüyor olması ve geleneklerden beslenene muhafazakarlığın dini referansların ağırlıklı olduğu muhafazakarlığa dönüşmesi. 

Bu gelişme ise MHP’nin en güçlü toplumsal tabanı olan geleneksel muhafazakârlığın kitlesel boyutlarını azaltan bir durum. Yani MHP’nin tabanında sosyolojik bazı gelişmeler daralma yaratıyor.

Muhafazakârlığın referanslarının değişmesi, dini referansların ağırlık kazanması süreci Ak Parti ile başlamış bir süreç değil. Ak Parti bu süreçlerin nedeni değil, sonucu. Fakat Ak Parti iktidarı ve bazı politikaları bu süreci hızlandırıyor, daha çok da dini muhafazakârlığın içindeki siyasileşmeyi çoğaltıyor ve güçlendiriyor.

Ak Parti’nin kapsama alanı genişliyor  

Öte yandan da bu süreçlerin sonuçlarından ve iktidardaki sekiz yıldan sonra Ak Parti özellikle sosyal devlet politikalarıyla, Kürt meselesindeki şoven diliyle, BDP’ye karşı olan siyasi tavrıyla, Davos,Mavi Marmara benzeri güncel siyaset konularında ulusal gururu ve şoven duyguları okşayan davranışlarıyla kapsama alanını dini muhafazakârlar kadar geleneksel muhafazakârlığa doğru da genişletiyor.

Dolayısıyla MHP seçmen tabanında, sosyolojik olarak Ak Parti’ye doğru bir hareket olurken, üst siyasal zeminde de Ak Parti siyasal kapsama alanının MHP tabanına doğru genişletiyor. Doğal olarak da bu çift yönlü hareket MHP tabanını küçültüyor.

MHP baraj riski boşuna değil

MHP tabanındaki ve seçmenindeki siyasi hareket yalnızca Ak Parti ile de kısıtlı değil. 2007 Seçimlerinde MHP’nin aldığı yüzde 14 oyun bir kısmı modern hayat tarzına sahip olan, laik değerlerin ağırlıklı olduğu kesimlerdeki Ak Parti karşıtlığı, Baykal CHP’si memnuniyetsizliğinden de kaynaklanıyordu. CHP seçmen tabanındaki ulusalcı kesimin bir kısmı MHP’ye yönelmişti.  O günleri anımsarsanız CHP’li olduğu bilinen bazı yazarlar bile açık açık, Baykal memnuniyetsizliğini öne çıkararak MHP tercihlerini yazdılar, söylediler.  Kılıçdaroğlu değişikliği ile beraber CHP içindeki umut kabarmasının doğal sonucu olarak da MHP seçmen tabanından bir kısmının CHP’ye doğru kaymasını doğurdu.

Tabandaki sosyolojik hareket ve kayma MHP’yi de değişmeye, kapsama alanını genişletmeye zorluyor. Bir yandan da ağırlıklı olarak Ak Parti’nin kapsama alanını genişletmesi, CHP’de lider ve yönetim değişikliği gibi siyasi hareketlenmeler MHP için baraj riski çıkarıyor. 

Olan, tartışılan meseleyi MHP yönetimi komplolarla açıklamaya meyledebilir, tercih de edebilir ya da bu sosyolojik ve siyasi hareketlere nasıl ve ne cevaplar üreteceğini, kendini değişime nasıl uyduracağını düşünmeyi, olanları anlamaya çalışmayı tercih edebilir. Tabi ki MHP yönetiminin hangisini tercih edeceğini birkaç ay içinde göreceğiz. 

MHP ve milliyetçilik

Ülkenin ve kendi tabanındaki sosyolojik değişimlerin yanı sıra MHP’nin temel handikabı bu değişimlere uygun paralellikte kendi programını ve siyaset tarzını değiştirememesi olarak görünüyor. MHP milliyetçiliğin partisi olduğunu iddia etmekle beraber, milliyetçilik anlayışını bu güne uyarlayamıyor. 
Hele Kürt meselesi vesilesiyle 20. yüzyıl sanayi toplumu, ulus devlet ve bunların siyasi ideolojisi olan milliyetçilik ideolojisini yeniden yorumlamak fırsatını MHP kullanamadı. Üstelik emareler MHP’nin bu yorum değişikliği ihtiyacını hissetmiyor, bilerek ve isteyerek bu yenilenmeyi reddediyor oluşu yönünde. Fikri yenilenme, milliyetçiliği yeniden 21. yüzyıla uygun olarak yorumlama fırsatı olarak görülmesi gereken Kürt meselesi, aksine MHP’nin dünün ulus devletine, tek tipli, kimliksiz toplum anlayışına daha da sıkı sarılmasına neden olmuş gibi görünüyor. 
Cumhuriyet projesi ve fikriyatı ümmetten toplum, tebaadan vatandaşlığa geçişin, uluslaşmanın ve ulus devlet olmanın projesi ve aşamasıydı. Milliyetçilik de bu dönemim ideolojisi. Yalnızca Türkiye’de değil dünyada da sanayi toplumun ve ulus devletler döneminin ideolojisiydi milliyetçilik. Bizde de dünyada da Uluslaşma (yeni bir üst kimlik olarak ulus yaratma) projesi olarak milliyetçilik, farklı etnik ve dini kimlikleri o yeni ulusun inşasının temel parçalarından saymadı. Aksine o farklı kimlikleri yok sayarak, toplumları tek tipli, monolitik toplumlar olarak kurguladı. Yurttaşlık devlete karşı ödevleri üzerinden tanımlandı. 
Fakat dünya değişti, ikinci dünya savaşı ve milliyetçiliğin dar yorumlarının melanetleri sonrası dünyada önemli zihni kırılmalar oldu.  Soğuk savaş yılları milliyetçiliğin körüklendiği yıllar olarak görülse de bir yandan da sanayi toplumunun temel kuralları ve düşünce sistematiği değişmeye başladı. Türkiye bu zihni değişimi batıdan yirmi yıl daha geç de olsa yaşamaya başladı. Son otuz yıldır da Kürt meselesi gibi bir mesele yanı sıra dünyaya entegrasyon, Avrupa Birliğine üye olma, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve benzeri yüzlerce uluslara arası örgüte devredilen ulus devletin rolleri ve hayatın dayattığı daralmakta olan, rolleri değişmekte olan bir ulus devlet var karşımızda.

 
MHP ve milliyetçiler için kritik sorular da tam bu noktada başlıyor

Milliyetçi ideoloji bu değişen dünya, hayat ve birey karşısında hala tek kimlikliliği mi savunacak yoksa farklılığı mı?  MHP Kürtleri tanıyacak, hak ve vicdan politikalarına dönecek mi, yoksa merkeziyetçiliği, tek tip mecburi yurttaşlığı mı gönüllü yurttaşlığı mı benimseyecek? Ulus devleti değişen rollerine yeni bir açılım getirecek mi, yoksa merkeziyetçi, katı ve militarist devleti mi? 
MHP devletin demokratikleşmesini, tek tipli olduğu varsayılan toplumun demokratik topluma dönüşmesinin projelerini mi geliştirecek, yoksa tümden bunları reddetmeye devam mı edecek? MHP’ye göre devletin ve toplumun bekası atanmış bürokratların mı seçilmiş siyasilerin mi görevi? Eğer MHP ikincisinden yani seçilmişlerden yana ise var olan, kurulu güç ilişkilerinin değişimi, yenilenmesi için projesi ne olacak? Örneğin devletin yapılanması ve yerinden demokratik katılımcı yönetim düzenine geçiş için MHP ne düşünüyor? Ya örgütlü toplum ve sivil toplum örgütleri için? Evrensel insan hakları, bireysel hak ve özgürlüklerin tümüyle hayatımızın bir parçası olması için MHP’nin nasıl bir projesi var? 
 

 

 
Gündelik siyasi kutuplaşmanın tuzağındaki MHP
MHP bunlar ve benzeri birçok soru için milliyetçilik ideolojisini sorgulamalı, güncel yorumlarını üretmeli ve yeni hayatın yeni milliyetçiliğini savunmalıydı. Bunun yerine MHP, Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı ekseninde gelişmiş siyasi kutuplaşmanın bir tarafında etkin rol oynadı. Özelikle de Kürt sorunu ve hele son iki yılın demokratik açılım tartışmalarında geleneksel milliyetçilik anlayışının ürünü tutum ve siyaset tarzına sarıldı. 
Bu tuzak, giderek MHP’yi Ak Parti karşısında anti siyaset bir pozisyona sürükledi. Siyasal kutuplaşma içinden bakarak hemen her konuda son iki yıldır hiç bir meselede müzakere etmeyen, karşısındakiyle anlama, ilişki, ikna ve uzlaşma yolları aramayan bir siyasi pozisyon. 

En sonunda da anayasa değişikliği referandumunda zirveye çıkan, yalnızca o değişiklik paketinin içeriğine değil de tümden demokratikleşme taleplerine karşı çıkan bir siyaset dili ve tarzı öne çıktı. Özelikle ekranlardaki birkaç sözcü ile sınırlı MHP temsiliyeti, o temsilcilerin öfkeden beslenen kavgacı tartışma dili ile de sanki MHP hem Kürt meselesinde hem de diğer tüm demokratik taleplerde karşı bir pozisyondaymış algısı pekişti.

Bu durum da bekleneceği gibi önce kadrolarda sonra da seçmen tabanında başka arayışları tetikledi. En azından ülke meselelerine MHP yönetimi gibi milliyetçiliğin eski ve dar yorumuyla bakmayanlar MHP’den gidiyor.

MHP yönetimi kızsa da kızmasa da, kabul etse de etmese de bugün baraj sorunu vardır. Futbol deyimiyle top direktedir. Direğe vuran top içeri mi düşecek, dışarı mı, (yine futbol deyişiyle söyleyelim, her iki ihtimal de yüzde elli ellidir) üç ay sonra göreceğiz. Fakat MHP’nin ve milliyetçilerin ülkenin gelecek siyasetinde etkin rol üstlenip, üstlenmeyecekleri örneğin yeni anayasa meselesindeki yeni bir “biz” tahayyülü geliştirilmesindeki tutumları baraj sorunundan öte bir meseledir. Ve bu sorunun çözümü rakiplerinin ne yaptıklarından çok MHP yönetiminin tercihlerinden çıkacaktır.  

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.