Anayasa değişiklik paketinin içeriği üzerine uzmanlarından, siyasetçilerden ve köşelerden yeterince şey okuyoruz. Bu yazıda referandumun siyaset tarafına bakmak istiyorum ben.
Var olan siyasi aktörler, partiler ve sivil toplum örgütleri neredeyse “evet” – “hayır” cepheleri şeklinde ikiye ayrılmış durumdalar. Partiler üzerinden bakıldığında, partiler de “evetçiler”, “hayırcılar” ve “boykotçular” olarak üçe ayrılmış durumda.
Aşağıda 29 Mart 2009 Yerel seçimlerindeki partilerin oy oranları ve referandum için aldıkları pozisyonlara göre ayrımlarını görüyorsunuz.
Evetçiler |
Hayırcılar |
Boykotçular |
|||
AKP |
38,4 |
CHP |
23,1 |
DTP |
5,7 |
SP |
5,2 |
MHP |
16,0 |
|
|
BBP |
2,4 |
DP |
3,8 |
|
|
|
DSP |
2,9 |
|
||
Diğer partiler |
1,3 |
Diğer partiler |
1,3 |
|
|
Toplam “evet” |
47,3 |
Toplam “hayır” |
47,0 |
Katılmayacak |
5,7 |
Önce şunu düşünelim: partilerin seçmenlerinin tümü bu referandumda partisinin kararı yönünde mi davranacak? Teorik olarak cevap “hayır” elbette. Seçmenin referandum konusu ile parti tercihini farklı değerlendireceği ve tercih belirleyeceği beklenir. Fakat ülkedeki siyasal kutuplaşmadan dolayı partisinin kararına karşın ters yönde oy kullanacak seçmenin oranı iki büyük partide de yalnızca yüzde on civarında olduğu gözlenmektedir. Yani Ak Parti seçmeninin yüzde onu “hayır” diyecek, CHP seçmeninin de yüzde onu “evet” diyecek.
Farklılık gösteren iki parti tabanı MHP’liler ve BDP’liler. MHP’lilerde “evet” tercihi kendi tabanının yüzde onundan biraz daha fazla olacağı beklenebilir. Ama asıl farklı davranış BDP’li seçmende gözleniyor. BDP seçmeninin “evet”-“hayır”-“boykot” tercihleri arasında üçe bölüneceği beklenebilir. Merak edilen ve farklı siyasi sonuçlar doğuracak olan, bu üçe bölünmedeki oranların nasıl gerçekleşeceği.
Tablodan görüldüğü gibi “evet” ve “hayır” oranları neredeyse eşit. Fakat yine de söylemeliyiz ki “evet” oyları anketlerde bu tablodan farklı olarak önde görünüyor.
13 Eylül sabahı, referandumun sonuçlarıyla beraber yeni siyasi dengelere uyanacağız. Anayasa değişikliklerinin yalnızca kabul veya ret edilmiş olması, yasal değişikliklerin kendilerinden daha fazla siyasi sonuçlar doğuracak. Bu sonuçlar da her bir siyasi aktör için farklı olacak.
Kanımca, hangi oy oranının evet veya hayır yönünde olduğundan bağımsız olarak, 51-49 aralığında bir gerçekleşme olursa başka bir durum, 55-45 ve ötesi daha büyük fark olan bir sonuç gerçekleşirse başka bir durum ve siyasi sonuçlar doğacaktır.
CHP ve Kılıçdaroğlu için bu ilk sınav olacak görünüyor. Tablodan da gördüğümüz gibi halen tam yarıya bölünmüş bir tablo var ortada. Kılıçdaroğlu değil Baykal da olsaydı yarış bu noktadan başlayacaktı. Dolayısıyla yüzde 50’den fazla çıkacak her bir “hayır” oyu Kılıçdaroğlu etkisi ve başarısı olacaktır. Tersi durumda da başarısızlık Kılıçdaroğlu’na yazacaktır. O nedenle, madem ki Kılıçdaroğlu ve CHP yüksek perdeden “hayır” kampanyasını tercih etti, başarısızlıkta da fatura onlara kesilecektir. En azından 2011 seçimlerinde iktidarı düşürme umuduna dönük her bir beklenti ve taktik ve bu beklentileri besleyen odak (bizzat Baykal dahil), bir kez daha durum değerlendirmesi yapacak, plan ve taktiklerini yenileme ihtiyacı hissedecektir.
Ak Parti açısından ise beklenti de riskler de daha yüksektir. Referandumda değişiklikler kabul edilmiş olursa oyunu 29 Mart’a göre artırmış olacaktır. Oyunu artırırken Kürt yurttaşlardan da daha fazla destek almış olacaktır. Yüzde 55 ve daha fazla evet oyu çıkması demek hem diğer partilerin tabanından yüzde ondan fazla destek aldığı anlamına gelecektir hem de Kürtler arasında BDP’den daha fazla destek bulmuş olacaktır. Bu da şimdiye dek ısrarla sürdürdüğü BDP’yi muhatap almama durumunu daha kararlı sürdürmesine yol açacaktır.
Eğer değişiklikler kabul edilmez ise Kürtlerden umulan destek alınamamış demektir ki o durumda da BDP’ye bakışını yeniden değerlendirmek zorunda kalacaktır. Elbette BDP’de sonuçlara göre kendi varlığını ve misyonunu yeniden düşünmek zorunda kalacaktır. Hayır oylarının yüksek olması durumunda da muhalefetin dozu artacak ve sertleşecektir.
Beklenenler ve bunlara göre biçimlenmiş senaryolar ve siyasi hesaplar daha çok su kaldırır.
Kampanyaların başlamasıyla beraber bu başlangıç analiz denemelerinin ne yönde ve nasıl değişeceğini göreceğiz.