5. GÜN:
Hemen her seçimde olası siyasi ittifaklar tartışması önemli yer tutar siyasi tarihimizde. Medyada her seçim öncesi çokça ittifak kurulur, dağıtılır. Bu ittifak senaryoları hep aktörler üzerinden konuşulur. Kimin, kiminle bir araya gelmesi gerektiği tartışılır önce. Sonra temasların, görüşmelerin başladığı sonra da kimin mızıkçılık yaptığı. Ama henüz 1991 Genel seçimlerindeki SHP ile Kürt siyasetinin ittifakı dışında kayda değer başarı örneği de yoktur.
2002 Genel seçimlerinden bu yana ise seçmenin kendi senaryosu var. Seçmen önce 2002 öncesi partileri tasfiye etti, 2007’den beri de konsolide ederek siyasi tabloyu 4 aktöre indirgedi.
Anlaşılıyor ki bir sosyolojik zemine veya konjonktürel dalgaya oturmuyorsa, ya da seçmen aklı ve gönlünde beraberliğin karşılığı yoksa yukarıdan kurulan ittifaklar çalışmıyor.
Neden bu konuya girdik? Yerel seçimler öncesinde siyasi kutuplaşmanın Ak Parti karşıtlığı ucu, CHP ile MHP seçmenlerinin bu ortak karşıtlık duygusundan hareketle beraber davranabileceğini ümit etti. İstanbul, Ankara gibi sembolik siyasi öneme sahip yerlerde Ak Parti’nin geriletilebilmesi için bu seçmen ittifakının oluşabileceği düşünüldü. Aralarında kim öndeyse onun desteklenmesi gibi bir davranış için çabalanıldı.
Buradan hareketle de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kostümlü provası olarak yerel seçimlerde bu ittifak çalışırsa, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için de bir umut üreteceği varsayıldı.
CHP-MHP ittifakının ya da oy geçişkenliğinin çalıştığı yerler oldu, çalışmadığı yerler de. Meclis oyları ile başkanlık oyları arasında büyüklerin lehine kayışlar doğal. Doğal olan boyutun ötesinde kayışlar var mı diye baktığımızda, seçmenin ittifakı İstanbul’da çalışmadı, Ankara’da ise çalıştı.
Antalya ise bu bakımdan başka bir örnek. Antalya için iki ön tespiti yapabiliriz: Antalya’da da konsolidasyon sürmüş. İkincisi de Antalya’da da siyasi kutuplaşma olanca hızıyla sürüyor. 2009 Yerel seçimlerinde de CHP’ye kazandıran, Ak Parti’ye kaybettiren temel dinamik kutuplaşma idi.
Tabloya baktığımızda meclis oylarında Ak Parti de CHP de oy oranlarını neredeyse aynen korumuşlar. MHP oyu ise 2009’un diğer partilerinden kazandıklarıyla 5 puana yakın artmış. Başkanlık oylarında ise yine Ak Parti 2009 oranı dolayında iken CHP başkanlık oyu 2009’a göre 5 puan azalmış, MHP başkanlık oyu 7 puan artmış. Galiba şunu söylemek mümkün, Mustafa Akaydın’dan memnun olmayan ve de Ak Parti karşıtı seçmen CHP’den MHP’ye doğru kaymış. Bu kayış sonuçta aradan sıyrılan Menderes Türel’in kazanmasını sağlamış.
İstanbul-Ankara-Antalya seçimlerindeki üç farklı sonuç, seçmen tabanında olası ittifaklara dair bazı ipuçları veriyor. Kaldı ki böyle bir ittifak çalışsa bile hala ülke genelinde Ak Parti’yi geriletmeye yetmiyor. Yani bir sinerji ve heyecan yaratmıyor.
Çünkü tüm bu tartışma ve arayışları besleyen şey Ak Parti karşıtlığı. Halbuki CHP ve MHP seçmen tabanları değerler ve siyasi kimlikler bakımından farklı. Yani böylesi bir ittifakı tabanda anlamlı bulmak zaten sorunlu.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde böylesi bir ittifak çalışmayabilir. Seçim ikinci tura giderse, belki tüm Ak Parti karşıtlığı duygusundan hareket edenler bir aday etrafında toplanabilir. Ama hala seçmenin kutuplaşmanın duygusal ve zihni ambargosuyla davranmayan yüzde 40’lık bölümü içinden, Cumhurbaşkanı seçtirebilmeye yetecek oyu alabilmek için bu yeterli değil.
Benzer biçimde Ak Parti’nin de kendi adayını seçtirmek için ne tür bir ittifak üreteceği yine aktörler üzerinden konuşuluyor. Olağan şüpheli olarak Kürt siyasetinin Ak Parti ile bu konuda ittifak üretebileceği yazılıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucunu partiler arası ittifaklar belirlemeyecek. Dört partinin de yerel seçim sonuçlarını nasıl anlamlandırdıkları, kendi tarz ve dillerinde ne tür değişimler ürettikleri belirleyecek.