Seçim rallisinin ikinci etabı olarak Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinde kayda değer bir heyecan henüz gözlenmiyor.
Yerel seçimler Cumhurbaşkanlığı seçimi için de kostümlü provaydı bir bakıma. Yerel seçim sonuçlarına ve oluşan tablonun belirleyici dinamik ve unsurlarına bakarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair bazı kestirimlerde bulunmak mümkün.
Yerel seçimlerin sonucu gösterdi ki siyaset konsolide oldu ve dört partiye kilitlendi.
Bu dört partinin de politika ve söylemleriyle kimlik siyasetlerine sıkışmış oldukları görüldü.
Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı ekseninde yaşanan siyasi kutuplaşma giderek bir yandan Erdoğan karşıtlığı ve yandaşlığına dönüştü; öte yandan da kimlikler arası kutuplaşmaya. Ve yerel seçimlerin sonucunu yerel sorunlar, yerel adaylar değil bu temel dinamik belirledi. Seçim sonuçları, kimlik siyasetlerinin büyüklüklerini de tescil etti diyebiliriz.
Dört ay geçtikten sonra bu dinamiklerin ve sonuçların değiştiğine dair bir belirti var mı? Ya da CHP-MHP’nin ortak adayı Ekmelettin İhsanoğlu bu tabloyu değiştirebilme potansiyeline sahip mi? Muhalefetin özellikle CHP’nin varsaydığı ve umduğu gibi Ekmelettin İhsanoğlu dindar kimliğiyle Ak Parti tabanından oy çekebilecek mi?
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik olarak oy oranları konuşuluyor ama bu kez seçimi oranlar değil oy sayıları belirleyecek. Çünkü seçime katılma oranına göre oy oranlarında dramatik değişiklik görülebilir.
Yerel seçimde yüzde 89,5 oranındaki seçime katılım ve geçersiz oylar sonrası 45 milyon oy sayımı sonucu tablo oluştu. Bu kez 53 milyon seçmene ilave olarak haklarında hiçbir veri olmayan 2.750.000 yurtdışı seçmen oy verecek. Muhtemelen yaz olması nedeniyle seçime katılma yüzde 82-85 aralığında olacağını tahmin edebiliriz. Kabaca şunu söylemek mümkün, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucu 45-46 milyon geçerli oy sonucu belirleyecek.
Ak Parti’nin yerel seçimlerdeki oyu 20 milyon. Şunu da biliyoruz ki aslında yüzde 53 mertebesinde olan Ak Parti oyları Gezi ve 17 Aralık süreci sonucu yüzde 43,5 oranına geriledi.[1]
Ak Parti’nin bu 20 milyon oyunun blok halinde Recep Tayyip Erdoğan’a gideceğini öngörmek yanlış değil. Buna ilave olarak Ak Parti’nin, özellikle Erdoğan’ın bu süreçleri yönetiş biçimi ve her şeye karşın yerel seçimlerdeki başarısı kaybettiği seçmenini geri kazanma şansını da üretmiş olabilir mi? Özellikle bu süreçte MHP’ye kaçmış 2 milyon dolayındaki Ak Parti oyu geri dönmüş olabilir mi?
Ayrıca toplamda yüzde 5 dolayında olan diğer küçük partiler seçmeninin yarıya yakınının Erdoğan’a, diğer yarısının da İhsanoğlu’na yöneleceğini de tahmin etmek zor değil.
Yurt dışı seçmenler de dikkate alındığında Erdoğan 23-24 milyon oya birinci turda ulaşabilir.
CHP ve MHP seçmenlerin İhsanoğlu’nun adaylığını tümüyle içlerine sindirdiklerini ve blok halinde oy vereceklerini söylemek güç. İki partinin tabanlarındaki hareket farklı olacak muhtemelen.
MHP yerel seçim oylarının bir kısmı Erdoğan’a doğru kayarken, çoğunluğu yine de İhsanoğlu’nun arkasında duracaktır.
CHP seçmenindeki hareket ise biraz daha farklı olacak muhtemelen. CHP seçmeninden Erdoğan’a kayış muhtemelen hiç denecek kadar küçük olacak. Ama CHP seçmeninin tümünün İhsanoğlu’na oy vereceğini de beklemek çok gerçekçi değil. CHP tabanındaki ulusalcı damarın bir kısmi seçime katılmayabilir, özgürlükçü damarın bir kısmı da Selahattin Demirtaş’a oy verebilir.
Tüm bu tahminlerimiz ya da spekülasyonlarımız kimliklere sıkışmış ve kutuplaşmış siyasi zeminin hala geçerli olduğu ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin de belirleyici dinamiği olacağı varsayımıyla elbette. Eğer bu varsayım doğru ise ne kampanyaların, ne sloganların, ne logoların, ne şarkıların, ne nutukların etkileri beklendiği kadar olmayacak. Ya da tüm temaşa en fazla 1-2 milyon seçmenin oyunu kazanma veya kaybetme üzerine olacak gibi görünüyor.
İki hafta sonra kampanyaların olası etkilerini ve adayların olası oylarını yeniden gözden geçireceğimizi sanıyorum.
[1] KONDA Yerel Seçim Analizi Ve Değerlendirme Raporu: http://www.konda.com.tr/tr/raporlar/KONDA_30Mart2014_YerelSecimAnalizi.pdf