“Mazbut modernler”, “endişeli modernler” olarak tanımladığımız kümeden sonra en özgürlükçü ikinci küme. Devletin hem dini hem de etnik grupları desteklemesinden yanalar. İdama karşılar.
Kadınların toplumdaki yeri konusunda kısmen eşitlikçi ama geleneksel bir yaklaşımları var: Kürtajı, tüp bebeği, malın kadının üstüne yapılmasını onaylıyor ama beraber yaşamak için resmi nikâh gerektiğini düşünüyor. Çalışmak için kadının eşinden izin alması gerektiğine inanıyor ve kadının daha fazla para kazanmasının sorun olup olmayacağı konusunda ise kararsız. Kadına yaklaşımını eşitliği fikren anlamış ancak tam içselleştirmemiş olarak da yorumlayabiliriz.
“Mazbut modernler” oldukça laik değerlere sahipler. Ülkede şeriat gelme olasılığından en çok korkanlar da bu kümede yer alıyorlar.
Bu özgürlükçü ve laik tavra rağmen bu kümenin demokratlık ibresi demokratlığa doğru dönmeyip, ortada kalıyor. Çünkü demokratik yönetime inandıkları halde, ne askerin gerekirse yönetimi devralmasına, ne de siyasi partilerin kapatılmasına karşı çıkıyorlar. Avrupa Birliği’nden dışlanmak da onları kaygılandıran bir olasılık değil.
“Mazbut modernler” hâlihazırdaki durumlarından memnun olmadıkları gibi, geleceğe yönelik de pek umutları yok. Hayat tarzı kümeleri arasında en kötümser olanı mazbut modernler. Ekonomi ve kuraklık gibi olasılıklardan korkuyorlar. Durumları açısından “endişeli modernler” gibi uçta bir küme gibi görünmeseler de, bu kümedekiler fikir ve değer açısından kutuplaşmanın bir ucunda yer alıyor.
Mazbut modernlerin gündelik hayatı
Demografik veriler ve değerleri modern bir yaşama ait olduklarını, bir anlamda Cumhuriyet projesini derinden benimsemiş kitlelerden oluşan bir küme olduklarını gösterir gibiyse de, yaşam biçimi ve sahiplik açısından genelde toplumun ortalamasında yer alıyor, bazı konularda ise iyice geride kalıyorlar. Örneğin makyaj yapmaları, yılbaşı kutlamaları, ev içi rollerde ataerkilliğin çok baskın olmaması dikkati çekerken, en az bunlar kadar modern yaşam biçimine işaret ettiğini düşündüğümüz lokantaya, kafeye, konsere gitmek, spor yapmak gibi davranışlarda toplum genelinden farklı olmadıklarını görüyoruz.
Alışverişlerinde semt pazarlarını süpermarketlere tercih ediyor olmaları, erkeklerin herkes kadar kahveye gidiyor olması gibi geleneksel yaşam tarzının bu tür alanlarda devam ettiğini görüyoruz. Ancak kaynağını dinden alan bazı değer ve alışkanlıkların bu kümedekilere uzak olduğunu görüyoruz. Kadınlar bazen mayo giyiyor, dışarı çıkarken rahatlıkla kolsuz bluz giyebiliyor. Zaten kadınların ancak % 30’u, o da başörtüsüyle örtünüyor.
Mazbut modernlerin nelere sahip olup nelere olmadıkları da aslında oldukça çarpıcı bulgular içeriyor. Örneğin tüm kümeler arasında % 23 ile en az bu kümedekilerin arabası var. Ev sahipliği de % 60 oran ile en düşük hayat tarzı kümesi. Diğer sahipliklerde ise durum biraz daha iyi: Çoğunun cep telefonu, üçte birinin bilgisayarı, üçte birinin bulaşık makinesi, yarıdan fazlasının DVD oynatıcı ve/ya yayın aboneliği var. Üçte biri kredi kartı kullanıyor, üçte biri ehliyet sahibi. Bu kümedekilerin % 70’i gazete, % 25’i kitap okuyor, % 15’i internete giriyor.
Daha hoşgörüsüz mazbut modernler
Yaşam alışkanlıkları ve sahiplik oranları, kentlileşmiş ancak sonuçta kıt kanaat geçinen, araba ve ev gibi statü sembolleri edinmeyi garantileyememiş, ancak modern yaşam tarzının bazı gereklerinden de geri kalmamaya çalışan bir kümeyle karşı karşıya olduğumuzu anlatıyor.
“Mazbut modernler” büyük oranda CHP’yi destekliyor. % 69’luk bir oran ile tüm kümeler arasında en yüksek CHP desteği bu kümeden.
Entelektüel beslenmeleri tartışma ortamlarından, kitaplardan değil, daha çok bazı gazeteler, köşe yazarları ve haber programları üzerinden. Eğitim sisteminin temel felsefesini, tek tip vatandaş tanımını içselleştirdikleri için de “ötekine” karşı daha hoş görüsüzler.
Mazbut modernlerin zırhları ve ön kabulleri o kadar güçlü, komplo teorileriyle zihin haritaları o kadar biçimlenmiş ki zihin haritalarında bir çatlak, bir aralık açabilmek oldukça zor görünüyor. Fakat örneğin Kürt meselesinde Kürtlerin mağduriyetlerini ve hak taleplerini somut verilerle konuştuğunuzda bir çatlak oluşuyor. Yani mesele yine birbirimizi, kendi “ötekilerimizi” dinleyebilmek, anlayabilmek, empati meselesi, biraz da siyasi ezberlerden kurtulabilmek meselesi özünde.
(Pazartesi ve Salı günleri de “muhafazakâr modernleri” tanımlama çabasına devam edeceğim)