Barışa katkı nasıl olabilir?

Bu kez İmralı süreci olarak adlandırılan sürecin sonunda barışa ulaşabilecek miyiz? Masadaki iki aktöre ve yalnızca onların anlaşacağı içeriğe bağlı kalırsak, hayır.

Çünkü iki kişi de meseleyi silahlı çatışmaları durdurma öncelikli düşünüyor ve kendi pozisyonlarını, yararlarını Kürtler dahil tüm toplumun taleplerinden farklı bir önceliğe koyuyor olabilir. Bu doğaldır da. Çünkü her aktör süreç içinde giderek kendisini var eden ihtiyaç ve talepler üzerinden değil kendi varlığını sürdürme üzerinden düşünmeye başlıyor.

Meseleyi ülkenin demokratikleşmesi, devletin yeniden yapılanması, hak ve özgürlüklerin evrensel standartlara getirilmesi ve toplumsal barış olarak daha geniş bir perspektif ve hedef içinden ele alıyorsak herkesin yapması gerekenler var. Medyasıyla, sivil toplum aktörleriyle, aktif yurttaşlarıyla Türkiye’nin meselesini daha geniş bir demokrasi projesi üzerinden düşünmek ve sorumluluk almak gerekiyor.

Yeni heyecanın kaynağı barışın ve demokrasinin vaatleridir

Üstelik toplumsal barış birilerinin bize vereceği bir şey değil. Toplumsal barış ve demokrasi projesi hepimizin katkısıyla inşa edilebilir. Tüm aktörler de Kürtler de genel olarak toplum da yorgun.

Şimdi yeni bir heyecana ihtiyacımız var. O da barışın ve demokrasinin vaat ettikleridir

Siyasi aktörler ve liderler ilk kez bu denli açık ve kararlı olarak barış için adım atma niyet ve arzularını açığa vurmuşlarken, cesaretlendirilmeleri gerek. Siyasi aktörler kadar tüm sivil kurum ve aktörlerin de aktif, arzulu ve sorumluluk almaya niyetli davranmaları gerek.

Çünkü barış çok anahtarlı kapının ardında, herkesin anahtarları doğru biçimde, doğru zamanda çevirmesi gerekiyor.

Sivil toplum, medya, aktif yurttaşlar neleri, nasıl yapabilir?

Her aktörün içinde derin çatlaklar var. Farklı büyüklüklerde de olsa her partinin, her toplumsal ve kamusal kurum ve kümenin içinde barışçı, demokrat düşünenler ile otoriter, devletçi düşünenler var. O nedenle aktörlere göre “yanında” veya “karşısında” kategorik pozisyonlar almak yerine her aktörün içindeki barıştan yana düşünen ve davrananlarla yeni zihni ittifaklar üretilmeli.

Düşüncelerde, tartışmalarda ve konuşmalarda dün değil yarın esas alınmalı.

Daha da önemlisi yeni bir dil geliştirilmeli. Kavramları eskittik, kirlettik. Barış kelimesi bile Denizli’de başka Diyarbakır’da başka anlama geliyor.

Yeni dil, herkesin, her farklılığın duyarlılıklarına, değerlerine, kutsallarına saygılı olmalı.

Yeni dilde, hak ve özgürlükler için ölçü, toplumun eksiklikleri, duygusal ve zihni ambargoları üzerinden değil, evrensel insan hakları olmalı.

Yeni dil şovenizmin tuzaklarından kaçınmalı ve nefret dilinden, manevi şiddet dilinden uzak olmalı.

Yeni dil, geçmişin ve acılarımızın yükünden ve yarattığı duygusal ambargolardan uzak olmalı.

En önemlisi de yeni dil kırmızı çizgileri ilan etmekten uzak olmalı.

Ortak demokrasi hareketine doğru

Tüm farklı siyasi ideolojilerden, hareketlerden ve kimliklerden olunmasına karşın, herkesin birbirimizi tanımaya, bilmeye ihtiyacı var. Vehimlerden, paranoyalardan korunabilmek için siyasetler arası ve siyasetler üstü zemin ve platformlar oluşturulmalı. Bu zemin ve platformlar siyasetler üstü ortak demokrasi projesi için işbirliği ve ilişki geliştirmeyi amaçlamalı.

Bu zemin ve platformlar, “münakaşa” ve “münazara” esaslı değil “müzakere” esaslı olmalı.

Her yeni uzlaşmanın kendimizi de değişmeye zorlayacağını ve değişmemiz gerekeceğini herkes baştan bilmeli.

Herkes yapması gerekenler ve yapabilecekleri için diğerinin yapacaklarını beklemeden veya diğerini yapacakları ön koşuluna bağlamadan harekete geçmeli. Herkes öncelikler sırası yapmadan yapabileceklerini yapmalı.

Hiç kimse, sürecin sonraki adımlarını ilk günden ön koşul olarak ortaya sürmemeli.

Önce barışmalı sonra süreç içinde yaralarımızı onarmalıyız. Onarmanın koşullarını birinci günden konuşmaya başlarsak barışmayı da becerememek riskimiz vardır.

Gördüğünüz gibi buraya kadar ki öneriler, sürecin içinde “ne yapılacağına” dair değil “nasıl yapılması” gerektiğine dair. Böylesi karmaşık ve zorlu bir süreç yol haritaları üzerinde mutabakattan değil, davranış ve tutumlara dair ilkeler üzerinden sonuca ulaşabilir. Ancak o zaman ortak mutabakat alanları genişletilebilir.

Buraya kadar ki notlarım, Cumartesi günkü Barış Meclis’inin kolaylaştırıcılığında sosyalistlerden muhafazakarlara farklı siyaset geleneğinden kişilerin katıldığı toplantıda yaptığım sunuş ve önerinin özet notlarıdır. Bu köşeden de not etmek istedim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.