Biliyorsunuz, çok önemli bir değişiklik olmadıkça 12 Haziran 2011’de Genel Milletvekili Seçimleri yapılacak. Henüz seçim tarihine dair yasa Meclis’ten çıkmadı, dolayısıyla tarih değişebilirse de Ak Parti şimdilik bu tarihi dillendirdiğine göre sorun yok. Kaldı ki, Anayasamıza göre de en geç Temmuz ortasına kadar seçim yapılması gerekiyor.
Haziran’daki Genel Milletvekili Seçimi tarihi, bir bakıma çok özel anlamlar yüklenmesi gereken bir seçim değil. Netice itibariyle bu ülke 1946’dan başlayarak 16 genel seçim yaptı ve 17.incisini bu yıl yapacak. Askeri darbeler ardından ilk genel seçimleri saymaz isek 1950 ve 1965 seçimlerinde iktidar el değiştirdi. 1950’de CHP’den Demokrat Parti’ye, 1965’de CHP’den Adalet Parti’sine geçti. 1960 Darbesi sonrası 1961 seçimlerinde CHP, 1971 Muhtırası sonrası 1973 seçimlerinde CHP, 1980 darbesi sonrası 1983 seçimlerinde ANAP birinci parti oldu.
Darbeden sonra seçmen her partiyi denedi
12 Eylül darbesi sonrası dönemde 1987 seçimlerinden 2002 seçimlerine kadar tüm seçimlerde birinci parti değişti. 1987’de ANAP (% 36,3), 1991’de DYP (% 26,6), 1995’de Refah Partisi (% 21,4), 1999’da DSP (% 22,2), 2002’de Ak Parti (% 34,3) birinci oldu. 1980 Darbesi sonrası seçmen, her seçimde birinci partiyi değiştirerek kendi siyasi temsilcisini aramış, herkesi bir kez denemiş.
Bu tablo bile gösteriyor ki toplum, ezberinden, alışkanlıklarından değil bilinçli tercihleriyle oy kullanıyor, iktidarları veya birinci partileri değiştiriyor. İhtiyaç duyduğu anda iktidarı değiştirmekten çekinmiyor. Bir kez daha demem o ki, “vatandaşın beyanına itibar edilir”.
Öte yandan da marka haline dönüşmüş, artık sürdürülemez olduğunu düşündüğüm sorunlar nedeniyle de 2011 seçimleri oldukça önemli. Kamuoyunda bazılarınca yüklediği anlamlarıyla, “iktidarı ve terse gidişi durdurmak için son şans” olduğu değerlendirmelerine katılmasam da, başka nedenlerle örneğin Kürt meselesinin vites yükselişi ya da yeni toplumsal mutabakat ve yeni anayasanın ertelenemezliği gibi nedenlerle de oldukça önemli.
Şimdiden farklı senaryolar, toplum mühendisliği çabaları veya dilek ve temenniler konuşulduğuna göre biz de yeni yıl vesilesiyle olası senaryolara bakmaya çalışalım.
29 Mart 2009 Yerel seçimleri
Son olarak 21 ay önce yerel seçimler yapıldı. Yerel seçimlerin kendi dinamikleri genel seçimlerden farklı olsa da, siyasal ve toplumsal kutuplaşma ortamında yapıldığı için de sonuçları önemli. 2009 Seçimlerinin derinlemesine analizleri 2011 seçimlerine dair senaryolar açısından da ölçümlerin ve tahminlerin ötesinde önemli ve somut ipuçları taşıyor.
Aşağıdaki grafiği ilgili okur biliyor artık. Yine de hatırlamakta fayda var. Seçmenleri seçmen sayısı bakımından dört büyük dilime ayırdığımızda, her dilimde oy dağılımlarını görüyorsunuz. Ak Parti dört dilimde de yüzde 37,1 ile yüzde 39,9 oy oranı ile neredeyse aynı oranda seçmen tabanına sahip. Buna karşılık CHP yüzde 17- ile yüzde 32,2 oranında oyu ile dört dilimde de farklı oy oranında. MHP oy oranı ise bu dört dilim içinde yüzde 16,1 ile yüzde 12,3 arasında değişiyor.
Yine grafikte ve aşağıdaki tabloda görüyorsunuz, birinci dilimdeki 52 il ve 11 milyon 850 binlik seçmen diliminde 2011 seçimlerinde 169 milletvekili seçilecek. 18 İlin ve 12 milyon seçmenin olduğu ikinci dilimde 136 milletvekili seçilecek. Üçüncü dilimde 9 metropol, 12 milyon 665 bin seçmen ve 130 milletvekilliği var. Ankara ve İstanbul’un olduğu dördüncü dilimde 12 milyon 392 bin seçmen ve 115 milletvekilliği var.
Hemen hatırlatalım milletvekili sayıları 12 Mart 2010 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Yüksek Seçim Kurulu’nun 170 sayılı kararına göre değiştirilmiş il milletvekili sayılarıdır.
29 Mart’tan Genel Seçimlere İpuçları
Yukarıdaki grafik ve tablonun en önemli işareti yerel seçim ile genel seçim dinamiklerindeki değişimin ne olduğuna dairdir. Diğer partiler ya da küçük partiler görüldüğü gibi en yüksek oranlara 52 küçük ilde ulaşmaktadırlar. Küçük iller sosyolojik olarak hala gündelik hayatta biliş, tanış olmanın mümkün ve önemli olduğu, dayanışmanın, geleneksel değerlerin geçerli olduğu hayat tarzlarının egemen olduğu iller. Buralarda yereldeki yönetici seçiminde partisi kadar adayın kimliğinin de hala bir ölçüde önemli olduğu iller. Kentler, seçim çevreleri büyüdükçe bu sosyolojik gerçeklik yerini başka değer ve ilişkilere bırakıyor ve seçimlerde partiler adaylardan çok daha önemli hale geliyor.
29 Mart seçimlerinden çıkarılacak ipuçlarının ikincisi aşağıdaki tabloda görülüyor. Partilerin oylarını, oy oranı aralıklarına göre sıralayarak 81 ili analiz ettiğimizde aşağıdaki tablo oluşuyor. Ak Parti’nin il bazında aldığı en düşük oy yüzde 20,6 en yüksek oy yüzde 55,1 oranında. Buna karşılık CHP’nin sıfır ve sıfıra yakın oy aldığı iller varken ulaştığı en yüksek oran da yüzde 48,2. MHP’nin en düşük oy aldığı illerde sıfıra yakınken ulaştığı en yüksek oran yüzde 42,2.
Aynı verileri çalışma arkadaşlarım Eren Pultar ve Türkan Arslan’ın hazırladığı aşağıdaki dört haritada incelediğimizde çarpıcı bir oy dağılımı karakteristiği ortaya çıkıyor.
Ak Parti hiçbir ilde yüzde 20 altında oy almamış. 14 İlde ki bu illerde 2011’de 87 milletvekili seçilecek yüzde 21-30 aralığında, 30 il / 182 milletvekilliği çevresinde yüzde 31-40 aralığında, 30 il /230 milletvekilliği çevresinde yüzde 41-50 aralığında, 7 il / 51 milletvekilliği çevresinde yüzde 51-60 aralığında oy almış.
CHP 25 il / 125 milletvekilliği çevresinde yüzde 10’un altında, 25 il /113 milletvekilliği çevresinde yüzde 11-20 aralığında, 23 il / 165 milletvekilliği çevresinde yüzde 21-30 aralığında oy almış. Yani 2011 seçimlerinde de bu dağılım devam ederse muhtemelen CHP 238 milletvekilinin seçileceği bu 50 ilde milletvekili çıkaramayacak veya çok zorlanacak. Çünkü bu iller genellikle de 5 veya daha az milletvekilliği çıkaran iller, bu nedenle milletvekilliği kazanmak için bu illerde daha yüksek oy oranına ulaşması gerekiyor.
MHP ise 22 il / 213 milletvekilliği çevresinde yüzde 10’un altında, 23 il /129 milletvekilliği çevresinde yüzde 11-20 aralığında, 31 il / 183 milletvekilliği çevresinde yüzde 21-30 aralığında oy almış.
BDP ise bilindiği gibi Doğu ve Güneydoğu’ya sıkışmış durumda.
Ve son olarak da eğer 29 Mart oy oranları ve dağılımları milletvekilliği seçimi için olsaydı Ak Parti 296, CHP 136, MHP 89, BDP / Bağımsızlar ise 29 milletvekilliği kazanacaktı.
Bu dağılımlar ve İllerin Milletvekili sayıları
Bu sayılar 29 Mart seçimlerinin en önemli göstergesine, karakteristiğine işaret ediyor: Ak Parti ülkenin her yerinde, bir kitle partisi olarak var, neredeyse eşit oranlarda ya da daha dar aralıklar içinde her seçim çevresinde oy oranına sahip. Buna karşılık CHP, MHP ve diğer partiler lokal alanlarda, belirli dar alanlarda varlar, kitle partisi özelliği göstermiyorlar. Çok kabaca şunu söylemek mümkün, ülkenin batısında Ak Parti-CHP, orta bölgelerde Ak Parti-MHP ve ülkenin doğusunda Ak Parti-BDP çekişmesi var.
Şimdi bu karakteristiği aklımızda tutarak, illerin milletvekili ve seçmen sayılarına bakalım. Bayburt’ta 24 bin seçmen, Tunceli’de 27 bin seçmen için bir milletvekili seçiliyor. Buna karşılık İzmir’de 109 bin altı yüz, İstanbul’da 108 bin yüz, Bursa’da 107 bin yüz seçmen için bir milletvekilliği seçiliyor. Milletvekili sayıları yeni, seçmen sayıları referandum seçmen sayıları. Yani seçmen sayılarında değişiklik beklenmekle beraber temel karakteristik değişmeyecek.
Bu da seçim barajı kadar önemli bir başka probleme işaret ediyor. Seçim yasalarında yapılması gereken değişiklik yalnızca seçim barajından ibaret değil, milletvekili sayıları hesaplama yönteminde de değişiklik gerekiyor.
Yarın, bu temel dağılımların karakteristiğinde değişiklik olmaz ise (örneğin CHP kitle partisi olmayı başaramaz yine bazı bölgelere sıkışmış ise, MHP kitle partisi olmayı başaramaz ise, BDP seçimlere bağımsız adaylar yoluyla katılır ise, vb.) bu şart altında neler olabileceğine bakalım.