IŞİD’in iç politikaya etkileri

Terör örgütü olsa da çok kısa süre içinde IŞİD’in bir devlete sahip olacağı anlaşılıyor. Irak’ın güneyinde Şiiler, kuzeyinde Kürtler’in devletleşme yolunda ilerlemelerinin yanı sıra Irak’ın ortasındaki Sünni bölgesine de IŞİD yerleşiyor. Suriye’de kontrol ettiği Sünni coğrafya ile beraber Sünni ve şeriata dayalı bir devletleşme güçlü olasılık artık. Orta Doğu ve Müslüman coğrafya’da Arap Baharı’nın hüsranla… Okumaya Devam Et

Ölüm kuyularından çalışmaya razı olmak

Maden ocağındaki katliam gerçekleri bir kez daha hatırlattı. Cumhuriyet’in kuruluşundaki kalkınma ve modernleşme hedefleri yeri geldiğinde vahşice sürdürüldü. Ülkenin sağ, gelenekçi, muhafazakar partileri kalkınma hedefinin sahipleri olageldi hep. Fetişizme dönüşmüş kalkınma uğruna yalnızca doğa değil insanlar da feda edilebildi acımasızca. Sol partiler ise modernleşmenin sahibi yalnızca, ekonomi teferruat olarak kaldı. Devlet ve bürokrasi partilerden daha… Okumaya Devam Et

Olağanüstülüğü nasıl aşacağız?

Şükrü Hanioğlu dünkü yazısında harika bir tespit yapıyordu. “Osmanlı ve Cumhuriyet tecrübeleri siyasetimizin ender ve kısa “ara”lar dışında sonlanmayan bir OHAL sürecinde yapıldığını ortaya koymaktadır. Diğer bir ifadeyle siyasetimiz “olağanüstü şartlar” gerekçesiyle koymuş olduğu “idealler”in oldukça uzağında kalmayı “olağanlaştırmış”tır. Bu süreçte “olağanüstü” koşulların aşılması sonrasında yeniden “ideal”in hedefleneceği vurgulanmışsa da sürekli biçimde kendini üreten “olağanüstü… Okumaya Devam Et

Kostümlü provadan sonrası

Seçim rallisinin birinci ayağı olan yerel seçimler geçti. Seçmen ne dedi, kime ne dedi tartışmaları kamuoyunda daha sürecek. Ama asıl partilerin seçimleri nasıl yorumladıkları önemli kanımca. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kostümlü provası olarak yerel seçimlerin sonuç tablosunu belirleyen siyasi kutuplaşma ve siyasi kimlikler üzerinden oluşan oy tercihleri oldu esas itibariyle. Bu tespitten bakınca, oy oranlarının da ötesinde… Okumaya Devam Et

Yerel seçimin ardından (3) Sükunet ve saygı lütfen

Adı yerel, kendi genel seçim sonrası oluşan tabloyu geleneksel “seçmen ne mesaj verdi” diye okumak değil önemli olan. Ne hala süren sayım meseleleri ne de hala değişebilir gibi görünen bazı sonuçlar, bir belediye başkanlığının o partide değil öbür partide olması, hesap yöntemine bağlı olarak esas alacağınız yüzdenin kaç olacağı seçim sonuçlarının temel karakterini değiştirecektir. Tablo… Okumaya Devam Et

Yerel seçimin ardından (2)

Dünkü bölümde İstanbul, Ankara ve Antalya geçici oy yüzdeleri üzerinden oy kaymaları üzerine bazı notları ve bulguları paylaşmıştım. Özetlersek, İstanbul’da meclis oylarından başkan oylarına geçişte Ak Parti ve CHP adayları için bir konsalidasyon olmakla beraber belirgin bir kayış yok. Ankara’da ise MHP meclis oyundan CHP adayına kayda değer bir kayış var. Antalya’da ise kayıştan da… Okumaya Devam Et

30 Mart’ta merak ettiklerim

Seçim rallisinin birinci etabı tamamlanmak üzere. 30 Mart akşamı, her gün giderek yükselen son iki yılın siyasi, toplumsal ve ekonomik gerilimlerine toplumun cevabını öğrenmiş olacağız. Gözlemim, bu seçimin siyasi tercihlerden daha öteye geçtiğidir. Nasıl kavramsallaştıracağımızı henüz bilmiyorum ama artık, -bazı Ak Parti yandaşları kutuplaşma olmadığını iddia etseler de- bilinen kutuplaşmalardan da öte bir aşamayı yaşadığımız… Okumaya Devam Et

Siyaset tarzı olarak linç kültürü yaygınlaşırken

Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Sağlıklı bir yargılama olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak da öldürücüdür. İlk olarak 18. yüzyılda Amerikan bağımsızlık savaşı sırasında yaşanmıştır. Linç etmek fiili adını, İngilizlerden yana olanları cezalandıran düzmece mahkemenin başkanı olan çiftçi Charles Lynch’den alır. Bağımsızlık savaşı sırasında Lynch ve bazı milis komutanları İngiliz yanlısı olduğundan şüphelendikleri insanları apar… Okumaya Devam Et

Yabancılaşıyoruz, yabancılaşıyorlar

Kutuplaşmayı nasıl tarif edersiniz? Hayat ustam Tarhan Erdem’e göre kutuplaşmak “yalnızlaşmak” demek. Her kutup, her küme kendi içine kapanıyor, diğerleriyle ilişki ve iletişim yollarını kapatıyor. Bu içe kapanma giderek ötekileştirmeyi, şeytanlaştırmayı, nefret diline ve manevi şiddete sığınmayı ve asıl önemlisi yalnızlaşmayı üretiyor. Sanırım bir başka tanım da geçerli. Kutuplaşırken yalnızlaştığımız kadar “yabancılaşıyoruz”. Önce bir birimize… Okumaya Devam Et

Seçmen değil insan (3)

Seçmen davranışını ve tercihini sonuca götüren, futbol jargonuyla golü atan hücum hattındaki iki unsur ise algı ve beklentiler. Algılarımız kısmen dışımızdaki kişilerce yönetilebilir, biçimlenebilir bir alan. Reklam ve halkla ilişkiler faaliyeti neredeyse algı yönetimi üzerine kurulu. Yine de kritik bir durum var. Algılarımızı yalnızca duyduklarımız, gördüklerimiz belirlemiyor. Her şeyden önce duyduğumuzu kimin söylediği ve nasıl… Okumaya Devam Et