Son haftanın savcılar , hükümet ve yüksek yargı kurumları arasındaki gerginlik herhalde ülkede nasıl bir kutuplaşma yaşandığını hala anlamayanlara belanın ne olduğunu, hangi riskleri taşıdığını gösterdiğini ummak istiyorum. Ummak istiyorum çünkü kutuplaşma belasını anlamadıkça çözüm de üretemeyeceğimize inanıyorum.
Kategori → Diğer Yazılar
At, avrat, ille de silah
İçişleri Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 596.495 kişinin silah taşıma, 475.542 kişinin de bulundurma ruhsatı var. İçişleri Bakanlığı’nın resmi kayıtlarına göre Türkiye’de her 65 kişiden biri silahlı. Bu rakamların çok çok üstünde sayıda kişide de ruhsatsız silah var. Ateşli silahların % 80’i her an (belde, el altında, torpidoda, yastık altında ve çekmecede) kullanılabilir durumda. Umut Vakfı tahminlerine… Okumaya Devam Et
En Büyük Türkiye
Demokratik açılım meselesi tartışılmaya başlandığından bu yana yayınlanan kamuoyu araştırmalarının neredeyse tümünde halkın çoğunluğunun açılıma karşı olduğu söylendi. Araştırmaların doğruluğu yanlışlığı meselesine girmeden bu eğilim beni hep düşündürdü. Neden bir toplum 25 yıldır süren iç çatışma ortamının sona erdirilmesini ne pahasına olursa olsun istemiyor olsun? Neden bir toplum kendi evlatlarının ölümüne yol açan ortamın devamından… Okumaya Devam Et
Evrensel düşünmeden sol olmak
Sol bir siyaset üzerine tartışmalar sürerken perşembe günü kaldığımızdan yerden devam edelim. Bizdeki sol siyaset arayışlarının bir başka temel eksikliğini meseleye içeriden bakmak olarak görüyorum ben. Konu üzerine düşünenlerin, yazıp çizenlerin önemli bir bölümü yalnızca iç dinamikleri ve iç siyasi gelişmeleri dikkate alıyorlar. Bu eksik bakışın iki yönü var: Birincisi olan bitenleri yalnızca iç dinamikler… Okumaya Devam Et
Halktan kopmuşlar meğer
Haberin farklı gazetelerdeki cümlelerinden bir kaçı şöyle: “CHP’nin önde gelen ismi Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Sol sokağı göremedi. Ya tatile gittik, ya sıcak evimizde oturduk” eleştirisi yine ’sol’da yankı buldu. CHP’li ve CHP tabanlı solcular bu çıkışa hak verirken, sıkıntının parti yönetiminde olduğu görüşünde birleştiler.”
Gönüller kırık
Hafta sonu Helsinki Yurttaşlar Derneğinin düzenlediği ”Demokratikleşme sürecinde siyasi ve toplumsal barışın inşası” panel ve atölye çalışmalarında Diyarbakır’dan gelen bir doktor Kürt meselesinin çözümü tartışmalarının ilerlediği bir noktada adeta isyan ederek şöyle bir şey söyledi: “Vazgeçtik işinizden, aşınızdan, paranızdan, bize onurumuzu geri verin yeter.”
Yangın nerede? İtfaiye kim?
Darbe ya da sivil dikta tartışmalarının altında da, bugünlerde yine hızlanmış Anayasa tartışmalarında da bir uzlaşmaya ulaşılması olanaksız görünüyor. Çünkü tartışmalar uzlaşma arayarak, diğerinin derdinin meramının ne olduğu üzerinden değil de tribünlere laf edilerek münazara mantığıyla yürütülüyor.
“Solcu, dik duruşlu ve adil, güvenilmez”
Taraf gazetesinde yayınlanan Balyoz darbe planını okuyoruz günlerdir. Yayınlananların tartışılabilir bazı yönleri olsa bile, sevgili yayın yönetmenimiz Doğan Akın’ın yayınlananlar ile Balbay günlükleri bağlantısını analiz ettiği yazıyı da okumuş olmalısınız. Her şeyden önce, bu ülkede Taraf ve T24 gibi yayın organları ve cesur gazetecilerimiz olduğu için gururlanmalıyız.
Değişim ama nereye doğru
Son haftanın en çok konuşulan iki konusu “sivil diktatörlük kaygısı” ile “Digitürk’te Erman Toroğlu’nun atılması” meseleleri. İki mesele de bence toplumun çok derinlerindeki benzer bir değişimin tartışılması ve anlaşılması gereğini ima ediyor.
Kutuplaşmanın yarılma eksenleri
Yaşanmakta olan kutuplaşmanın siyaset üzerinden başladığını fakat giderek kültürel ve toplumsal bir kutuplaşmaya dönüştüğünü sık sık yazıyorum. Kutuplaşma siyasete bağlı olarak çözülecekse de geçirilen her bir gün henüz çözülmeyi değil, artarak süren kutuplaşmayı getiriyor.