Dünkü bölümde İstanbul, Ankara ve Antalya geçici oy yüzdeleri üzerinden oy kaymaları üzerine bazı notları ve bulguları paylaşmıştım. Özetlersek, İstanbul’da meclis oylarından başkan oylarına geçişte Ak Parti ve CHP adayları için bir konsalidasyon olmakla beraber belirgin bir kayış yok. Ankara’da ise MHP meclis oyundan CHP adayına kayda değer bir kayış var. Antalya’da ise kayıştan da… Okumaya Devam Et
Yazar Arşivleri → Bekir Ağırdır
Yerel seçimin ardından
Üzerinde herkesin, yalnızca partilerin değil hepimizin, uzunca düşünmesi gereken yerel seçimin kesin olmayan ilk sonuçlarına baktığımızda kesin ve resmi olmayan sonuçlara göre öne çıkanlar şöyle: Beklendiği gibi seçimlere katılım oranı yüzde seksen yedi oldu. Geçersiz oylar da yüzde dört mertebesinde. Yerel seçimlere katılım ve geçersiz oy oranları 1980 sonrası önceki beş yerel seçime benzer gerçekleşmiş… Okumaya Devam Et
30 Mart’ta merak ettiklerim
Seçim rallisinin birinci etabı tamamlanmak üzere. 30 Mart akşamı, her gün giderek yükselen son iki yılın siyasi, toplumsal ve ekonomik gerilimlerine toplumun cevabını öğrenmiş olacağız. Gözlemim, bu seçimin siyasi tercihlerden daha öteye geçtiğidir. Nasıl kavramsallaştıracağımızı henüz bilmiyorum ama artık, -bazı Ak Parti yandaşları kutuplaşma olmadığını iddia etseler de- bilinen kutuplaşmalardan da öte bir aşamayı yaşadığımız… Okumaya Devam Et
Siyaset tarzı olarak linç kültürü yaygınlaşırken
Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemidir. Sağlıklı bir yargılama olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak da öldürücüdür. İlk olarak 18. yüzyılda Amerikan bağımsızlık savaşı sırasında yaşanmıştır. Linç etmek fiili adını, İngilizlerden yana olanları cezalandıran düzmece mahkemenin başkanı olan çiftçi Charles Lynch’den alır. Bağımsızlık savaşı sırasında Lynch ve bazı milis komutanları İngiliz yanlısı olduğundan şüphelendikleri insanları apar… Okumaya Devam Et
Yabancılaşıyoruz, yabancılaşıyorlar
Kutuplaşmayı nasıl tarif edersiniz? Hayat ustam Tarhan Erdem’e göre kutuplaşmak “yalnızlaşmak” demek. Her kutup, her küme kendi içine kapanıyor, diğerleriyle ilişki ve iletişim yollarını kapatıyor. Bu içe kapanma giderek ötekileştirmeyi, şeytanlaştırmayı, nefret diline ve manevi şiddete sığınmayı ve asıl önemlisi yalnızlaşmayı üretiyor. Sanırım bir başka tanım da geçerli. Kutuplaşırken yalnızlaştığımız kadar “yabancılaşıyoruz”. Önce bir birimize… Okumaya Devam Et
Seçmen değil insan (3)
Seçmen davranışını ve tercihini sonuca götüren, futbol jargonuyla golü atan hücum hattındaki iki unsur ise algı ve beklentiler. Algılarımız kısmen dışımızdaki kişilerce yönetilebilir, biçimlenebilir bir alan. Reklam ve halkla ilişkiler faaliyeti neredeyse algı yönetimi üzerine kurulu. Yine de kritik bir durum var. Algılarımızı yalnızca duyduklarımız, gördüklerimiz belirlemiyor. Her şeyden önce duyduğumuzu kimin söylediği ve nasıl… Okumaya Devam Et
Seçmen değil insan (2)
Seçmen kimdir? Genellikle okur, izleyici, müşteri, tüketici gibi birey üzerinden açıklamalar üretiyoruz. Bireylerin davranışlarını ve tercihlerini açıklamaya yönelik birçok model var kullanılan. Örneğin en yaygın kullanılanlardan birisi sosyoekonomik statü (SES) dediğimiz, özellikle televizyonların rating tartışmalarında sıkça kulağımıza çalınmış olan A-B-C gibi kümelemeler. Esas itibariyle bu model eğitim ve gelir gibi somut, ölçülebilir demografik özelliklerden yola… Okumaya Devam Et
Seçmen değil insan (1)
Seçim rallisi 17 Aralık sürecinin gölgesinde başladı. Aslında yaşananlar sürpriz de değil. Uzun, sıcak bir kış geçecek demiştik.* “O denli çok iç ve dış dinamik, siyasal-toplumsal ve küresel fay hatları hareket halinde ki önümüzdeki bir, iki yıl ülkenin belki de 30-40 yıllık geleceğini etkileyecek… Kutuplaşma öylesine iki tarafın aktörlerini ve medyayı da rehin almış durumdaki,… Okumaya Devam Et
İlişki ve diyalog zeminleri bir bir yok olurken
Gözlerimizin önünde toplumsal “biz tahayyülü” parçalanıyor. Herkes, “biz” derken bazılarını saymıyor. “Biz” denen şey aslında “bizimkiler” anlamına geliyor. Bu noktaya yalnızca son dört-beş haftada gelmedik. Son on yılda gele, gele, geldiğimiz yer burası. Önce endişeli modernlerin, laikçilerin, Ergenekoncuların toplumun duygularını eğip, bükme çabaları. Sonra hükümetin çabaları. Şimdi de cemaatin çabaları. Herkes kendi yaptıklarına diğerinin yaptıkları… Okumaya Devam Et
Süreç yaratıcı yıkıma dönüşür mü?
17 Aralık yolsuzluk operasyonu diye başlayan süreç beş haftayı doldurdu. Süreç beş katmanda ya da vakıa üzerinde yürüyor ve her birinin dinamikleri farklı. Elbette bu beş katmanın hepsi birbirinin hem nedeni hem sonucu. Birinci vakıa, yolsuzluk meselesi. İkinci vakıa Halk Bankası operasyonu. İlk günden beri yazdığım gibi Halk Bankası üzerinden yürüyen ekonomik ve mali operasyon… Okumaya Devam Et