Olan tüzük krizi değil hayatın dayatması CHP’de olan bitenler yalnızca tüzük kavgası mı? Ya da koltuk kavgası mı? Belki de medyadaki yaygın söylemle Kılıçdaroğlu’nun lider oluş süreci mi? Toz duman dışından bakılınca biraz daha farklı bir durum var kanımca.
Yazar Arşivleri → Bekir Ağırdır
Hukuk ve “biz” tahayyülü
Toplumsal barışı ve huzuru yeniden oluşturacak, farklılıklarımızla bir arada ve birbirimizi değiştirerek, zenginleştirerek yeni bir ortak yaşama iradesi geliştireceksek yeni bir “biz” tahayyülü geliştirmemiz gerektiğini yazmıştım.
Cumhuriyet ve yeni “biz tahayyülü” ihtiyacı
Cumhuriyetin 87. Yılı, resepsiyonlar ve “cumhuriyet tehlikede mi” tartışmalarıyla geçildi yine. O günün törenlerindeki siyasi liderlerin küskünlük fotoğrafları bile var olan tartışmalardan daha anlamlı bir tartışmayı hak ediyor aslında. Çünkü o küskünlük diğer tartışmalardan daha içten, daha sahici bana kalırsa. Çünkü iki liderin, yüksek mahkeme başkanlarının ve generallerin o küskün ve kızgın tavırları kendi içlerindeki… Okumaya Devam Et
Mahalle ve selam mesafesi
Ben ülkenin en önemli dertlerinden birisinin yönetim meselesi olduğunu düşünenlerdenim. Bugünkü yönetim düzenimiz gerek zihniyet dünyasıyla gerekse de il-ilçe-mahalle-köy diye giden bölümleme ve organizasyonuyla bugüne yetmediği gibi, ilerleme ve değişimin önündeki en önemli engellerden birisidir.
Bizim akvaryum
Bir önceki yazıda anlatmaya çalıştığım “endişeli modernlere” dair olan her bir cümle ve tespitin KONDA’nın yaptığı “hayat tarzları araştırmasının” bulguları olduğunu hatırlatmak isterim. Bu yazıda da somut bulgularla devam edeceğim.
Endişeli modernler
Yeni Radikal ve yeni yazarları vesilesiyle bir kavram ya da bir tanım olarak “endişeli modern” yeniden konuşulur oldu. Bu tanımlama KONDA’ya ait ve “hayat tarzları” araştırmasında bir hayat tarzı kümesinin tanımlanması için kullanıldı. Amaç siyasi bir kavram ortaya atmak değildi, amaç araştırmanın ortaya çıkardığı, toplumdaki farklı hayat tarzlarına sahip dokuz kümeden bir tanesini tanımlayabilmek için… Okumaya Devam Et
Sonuç değil süreç, aktör değil sade vatandaş
Bugün son iki yazımda konu edindiğim yönetim meselemizin yapısal problemleri üzerine yazmaktı niyetim. Yönetim meselemizin Kürt meselesiyle ilişkisi, ardında onu var eden algı ve zihniyet yapılarından sonra yapısal sorunlardan da söz ederek kendimce bir bütünlük içinde yönetim meselemiz üzerine analizimi tamamlayacaktım.
Yönetim meselemizin zihniyet dünyası
Önceki yazıdan tekrarlayayım, bugün ülkenin yönetim düzeni tıkanmış ve baştan aşağıya yeniden yapılandırılması gereklidir. Yönetim meselemiz Kürt meselesini yaratan ve besleyen boyutlardan birisi olmakla beraber, Kürt meselesinin çözümünün tek anahtarı değildir. İki önemli meselemiz birbiriyle ilişkili, biri birinin hem nedeni hem de sonucudur. Kürt meselesine bakışta hakim olan devlet zihniyeti ve kavrama modeli yönetim meselemizin… Okumaya Devam Et
Kürt meselesi ve yönetim yapımız
Osman Baydemir, bayrak da dahil demokratik özerklik meselesinde bir çıkış yapınca nihayet yönetim meselemizi konuşur olduk. Üstelik referandum sonrası yeni anayasa tartışmalarımız da hızlandığına göre, yeni anayasanın devlet kurgusunu ve zihniyetini yalnızca Kürt meselesinde değil, genel olarak tartışmamız gerektiği açık.
Çift dilli eğitim
Son üç yazıdır anadilde eğitim meselesine dair düşünce eksersizi yapıyorum okurla beraber. Bu noktada belki de Kürt meselesi içindeki dil problematikine dair kendi kullandığım iki tanımı yinelemekte fayda var. Çift dillilikten kastettiğim şey, bireyin iki farklı dilden kendini ve meramını anlatabilir olması, diğerleriyle iletişim kurabilmesidir. Yani her iki dilin de gramerini, kelimelerini biliyor olmak değil,… Okumaya Devam Et