Bizdeki siyaset giderek öylesine zemin ve nitelik kaybediyor ki, her şeyi bildiği varsayılan liderler nasıl bir şey yapmıyorlar anlamakta zorlanıyorum. Siyaset efsaneleri haline dönüşmüş meseleler var: Gençler apolitizeymiş, kadınlar siyasete uzakmış, entelektüeller siyaset yapmayı küçümsüyormuş. Bu efsaneler partilerin kendilerinin değiştirme birliklerinin olmamasının gerekçesi yapılıyor.
Siyasette güven
Şu anda ülkede kutuplaşmaya bağlı olarak derin bir güven bunalımı yaşanıyor. Bu güven bunalımının birden çok boyutu, tarafı ve unsuru var. Çok önemsediğim güven sorunun bir boyutu, toplumun dörtte birinin toplumun ve ülkenin hiçbir kurumuna ve bireyine “gönülden” güven duymuyor oluşu.
Açılım mı değişim mi?
Son üç aydır gündemde Kürt açılımı ya da demokratik açılım bitti mi yoksa kapandı mı tartışmaları var. Baştan beri bu meseleye kategorik olarak karşı çıkanlar hariç yine de bu soru gündemde. En azından açılımın başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ciddi biçimde tartışılır hale geldi.
Medya değişirken
Son zamanlarda medyanın krizde olduğu, değişmesi gerektiği türü tartışmaları sıkça görüyoruz. Medya kendi içinden de bu tartışmaları yoğun bir biçimde yapıyor. Yapılan tartışmalar siyasi tutum ve pozisyonlara mihenk alınarak yapılıyor çoğu zaman.
Ağlarsa anam ağlar
Bizim araştırma bulgularımıza göre, evliliklerin neredeyse onda biri “kendi rızası dışında” gerçekleşirken, görücü usulüyle evlenme oranı da yaklaşık onda altıdır. Rızası dışında evlenme yalnızca ülkenin bazı bölgelerinde görülüyor sanıyorsanız yanılırsınız İstanbul’da da bu oran civarında olduğunu belirtmeliyim. Ülkedeki her üç kadının ikisi evleneceği erkeği kendisi seçememektedir. Boşanmış kadınların yarısı, dul kadınların onda biri anne babalarıyla… Okumaya Devam Et
Okurların içten korku notları
İnternet hem cennet hem de cehennem. Aradığımız her bilgiye ulaşabilmek, yalnızca kendi belleğimiz, kütüphanemizin biriktirdiklerine değil, tüm dünyanın birikmiş her türlü bilgisine kolayca ulaşmak olanağı müthiş fırsatlar sağlıyor her birimize.
Belirsiz gelecek bizi korkutuyor
Bir önceki yazımda ülkemiz insanlarının öznesi kendilerinin olduğu hayattaki korkularına değinmiştim. Bugün de insanlarımızın öznesi ülke ve toplum olan hayata dair korkularıyla devam edelim.
Türkler en çok neden korkuyor?
Daha hızlı ve karmaşık gündelik hayat başta düşünce sistematiğimiz, zihin haritamız olmak üzere çok şeyimizi etkiliyor. Daha fazla boyutun, unsurun, aktörün eskiye oranla çok daha yoğun şekilde gündelik hayatımızı etkiler olması karmaşıklığı artırırken, bireysel hayatlarımızda bir duyguyu da körüklüyor.
Güvensizliğimiz!
Yaşanmakta olan gerilimlere, çatışmalara yüzeyden bakıldığında tüm olanları siyasi aktörler ve partiler üzerinden açıklamak mümkün. Fakat biraz daha meseleyi deştiğimizde toplumsal hafızamızda bir başka tortunun birikmekte olduğunu görüyoruz.
Toplumsal kutuplaşma
Yerde toprak, bölünmüş parça parça paylaşılmış hane hane: sayılmaz! * Toplumsal kutuplaşma, gündelik hayatın içinde giderek daha fazla hissedilir hale geliyor. Bu yarılma, gerilme, çatışma iklimi giderek daha fazla dilimizi, yüreğimizi esir alıyor.