Siyasete cüretkârca ve edepsizce müdahale çabalarına her gün bir yenisi ekleniyor. Siyasete müdahale etme gücünü kendilerine vehmedenler, kendilerince tasarlanmış yeni siyasi aktörler ve siyasi iklim peşindeler. Skandal kasetler yoluyla bir yıldır da faaliyetteler. Tartışmak istediğim kasetler ve MHP değil!
Neşe Düzel Röportajı – Taraf Gazetesi
Bekir Ağırdır: Dindar muhafazakârlık artıyor “12 Haziran’da MHP direğe vuracak. Direkten içeriye mi düşer, dışarıya mı belli değil. Oyu 9.5 da olabilir, yüzde 10.5 da. Ama MHP’nin oyu yüzde 15 değil. MHP’nin baraj riski altı aydır var” “MHP’de bir grup, “niye milliyetçilik, devletin demokratikleşmesine karşı olsun? Milliyetçiliği yeniden tanımlamalıyız. Eski Türkçü milliyetçi yorumla Kürt yurttaşlarıı… Okumaya Devam Et
Bekir Ağırdır: Dindar muhafazakârlık artıyor
16 Mayıs 2011; 14:20 “12 Haziran’da MHP direğe vuracak. Direkten içeriye mi düşer, dışarıya mı belli değil. Oyu 9.5 da olabilir, yüzde 10.5 da. Ama MHP’nin oyu yüzde 15 değil. MHP’nin baraj riski altı aydır var” “MHP’de bir grup, “niye milliyetçilik, devletin demokratikleşmesine karşı olsun? Milliyetçiliği yeniden tanımlamalıyız. Eski Türkçü milliyetçi yorumla Kürt yurttaşlarıı ne… Okumaya Devam Et
Medya siyaseti kişiselleştirmenin aracısı
Son iki yazıdır siyasetin kişiselleştirildiğini ve bu eğilimin siyasetin doğasına aykırı olduğunu yazıyorum. Hayatın hızlanan ritmi, yeni yaşam, üretim, ilişki, örgütlenme ve iletişim tarzlarının ürettiği eğilimin de birey odaklı olduğunu biliyoruz. Bu noktadan bakınca siyasetin de kişiselleşmesi doğal kabul edilebilir belki de. En azından siyasetin bu gelişmeyi ıskalamaması beklenir. Fakat sorun siyasetin ilgi alanını, sorun… Okumaya Devam Et
Kişiselleşen siyaset
Geçen yazıda seçim sürecine ve genel olarak da siyasete dair iki gözlemimi yazmıştım. Artık partiler kurumsal ve örgütlü yapılar değil, liderler var. Ve yine benzer yaklaşımla sınıflar, zümreler, kesimler, kültürel gruplar yok yalnızca, birey olarak seçmenler var. Yani siyaset giderek kişiselleşiyor, daha doğrusu siyaset partiler tarafından kendi varoluşlarına da aykırı biçimde kişiselleştiriliyor.
Kampanyalar, reklamlar, bütçeler
Siyasi Partiler Kanunu uyarınca genel seçimlerde barajı aşarak, Hazine yardımına hak kazanan Ak Parti, CHP ve MHP genel bütçe gelirlerinin beş binde 2’sini 2007 seçimlerinde aldıkları oy oranlarına göre paylaştırılarak alıyorlar. 3 partiye 2011 yılı Genel Bütçe Gelirleri esas alınarak, 1-10 Ocak tarihleri arasında 109 milyon lirayı aşan Hazine yardımında bulunulmuştu.
Toplumsal dönüşüm hedef olmaktan çıktı (mı?)
Seçim beyannameleri partilerin yalnızca vaatlerinden ve güzellemelerinden oluşmuyor. Aynı zamanda yarın sabaha dair ütopyaları varsa eğer, o ütopyanın ipuçlarını da taşıyor. Ülkenin sorunlarına kendilerince önerdikleri çözümler aynı zamanda gerek çözümün veya vaadin içeriği gerekse de o çözüm için gösterdikleri teknik veya siyasi tercihler, o partilerin hayatı ve dünyayı nasıl okuduklarını, anlamlandırdıklarını da gösteriyor.
Seçim beyannamelerinde anayasa ve Kürt meselesi
Seçim beyannamelerinde ekonomi bölümleri ve ekonomik vaatler, ikici boğaz açmaktan, doğan çocuklara altın takmaya kadar çeşitlilik, gönlü bolluk ve fantezi içeriyor. Hedefler gerçekçi mi değil mi sorusu ekonomi yazarlarının meselesi. Ama seçmenin bu vaat yükseltme yarışından mutlu olacağı açık.
Ve CHP masaya yanaşınca…
Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) hâkim olan zihniyet geri adım attı ve BDP’nin bağımsız adaylarının başvurularını kabul etti. Bu karar ve sonrasında yaşanan beş gün siyasetin bir virajı daha döndüğü günler oldu.
Siyasete müdahalenin yeni yolu
Yüksek yargı bir kez daha siyasete müdahale etti. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) BDP’nin desteklediği bazı bağımsız adaylara dair veto kararı yalnızca bir hukuki veya siyasi karar değil, doğrudan siyasete müdahaledir bana göre. Bu müdahalenin hukuki gerekçelerini, dar ilgili yasa maddeleri üzerinden tartışmak anlamsız. Çünkü bu müdahaleye gerekçe olacak bol miktarda yasa ve yasa maddesi ve… Okumaya Devam Et