Bilgi yerine efsanelerden yararlanmak

Bizim medyamızın kendinin üretip, sonra da kendinin inandığı iki efsane var topluma dair. Reyting tartışmaları sırasında da sıkça duyduk bunları. Bunlardan birisi “bu toplumun balık hafızalı olduğu”, ki buna bir başka yazıda değinelim, öbürü de “vatandaşın dizi seyredip, sorulunca belgesel seyrettiğini söylediği”. Ama bu efsaneleri üreten, inanan, her gün o efsaneyi yeniden üreterek çoğaltanların şu… Okumaya Devam Et

Reytinglerle ve medyayla toplum mühendisliği

Reyting tartışmalarında, özellikle reklam pastasından yeterli pay alamadığını iddia edenlerin dillerinden duyduğumuz soru şu: Manipüle edilmiş reytingler yoluyla toplum mühendisliği yapılıyor mu? Toplumun ahlaki değerleri bozuluyor mu? Savımı baştan yazayım, hayır. Medya üzerinden, etrafındaki ve içindeki çeşitli araçlarla (reyting ölçümleri de dahil) doğrudan toplum mühendisliği bugünün dünyasında mümkün değildir. Böyle bir çabaya girenler ki ülkemizde… Okumaya Devam Et

Reyting tartışmasında gözden kaçanlar

Şimdi de reytingte şike operasyonunu konuşuyoruz. Öncelikle son yıllarda gündelik hayatımıza ve dilimize girmiş olan “TV programlarının reytingleri” meselesini doğru tanımlayalım.  Reyting ölçümü özü itibariyle bir pazarlama araştırmasıdır. Öyle bir kısım medya yorumcunun öne çıkarmaya çalıştığı gibi doğrudan toplum mühendisliği aracı değildir. Bu pazarlama araştırmasının bulgularına ihtiyaç duyan ve bu bulguları kullananlar da reklamverenlerdir. Ki… Okumaya Devam Et

İktidar ve yargı

Son haftalarda yine iktidar, muhalefet ve HSYK arasında yandaşlık tartışmaları vardı. Bu içerikteki tartışma bu toprakların kadim sorunlarından birisi. Hemen her iktidar döneminde bu tartışmalar hemen hemen aynı argüman ve gerekçelerle yapılmıştır. Üstelik bu tartışmaların önemli bir kısmı da haklı gerekçelere ve problemlere dayanmaktadır.

İkircikli umut

Hepimiz ikili hayatlar yaşıyor, ikircikli umutlar besliyoruz. Kendi hayatlarımızı yaşadığımız akvaryumların içine hapsettik. Dışarıdan, diğerlerinden ve belki de asıl hayattan kopuk yaşıyoruz. Üstelik bunu bilerek, isteyerek yapıyoruz. Toplumdaki gettolaşma ve birbirinden kopuk, ayrı hayatlar kurma süreci böyle gelişiyor belki de. Her birimiz, özellikle de bu toprakların okumuş yazmışları bu süreci alevlendirmek için odun taşıyoruz yazdıklarımız… Okumaya Devam Et

Yeni anayasa ‘olmazı oldurmak’ çabası mı?

Gazetelerdeki haber şöyleydi: “TBMM Başkanı Cemil Çiçek, amaçlarının yeni bir anayasa yazmak değil, yapmak olduğunu söyledi. … (1961 ve 1982 anayasalarının) demokratik ülkelerde olduğu gibi halka danışılarak değil, askeri müdahaleler sonucunda, bu müdahaleyi yapanların oluşturduğu komisyonlarca oluşturulduğunu kaydetti. … Cemil Çiçek şöyle devam etti, yeni anayasa yapacaksak bu işin içinde halkın her kesiminin ve onun… Okumaya Devam Et

Asker milletin toplumsal dönüşümü

Yeni anayasa olarak dillenen talep ve ihtiyaç elbette öncelikle hak ve özgürlükler alanını genişletmek, evrensel standartlara ulaşmak. Yanı sıra devleti tüm mekanizmalarıyla ve özellikle yönetim biçimiyle baştan aşağıya yenilemek de ikinci amaç. Hem ülkede var olan siyasi aktörlerin hüner ve becerisi, hem vizyonları hem de uzun bir sürecin daha başında olduğumuz için bu hedeflerde ne… Okumaya Devam Et

Dersim ve yüzleşme

Başbakan müthiş bir iş yaptı ve resmi tarihin örtüsünü ilk kez o seviyede bir köşesinden tutup kaldırdı. Bu kadarı bile ilk olduğu için çok önemliydi. İlk kez Başbakan tarafından atılmış bu adımın gazına da gelmeden soğukkanlıca resmi tarihle, devletle ve toplumun tüm kesimlerinin birbiriyle yüzleşmesini, anlamını ve gereğini de konuşmalıyız.

‘Ama’ ile konuşmak

  Gündelik konuşma dilinde sıkça kullanıyoruz “ama” kelimesini. Herhalde en sık kullandığımız kelimelerden. Gece dışarıya çıkmak isteyen kızımıza “sana güveniyorum ama ortam kötü” ya da “ama erkeklere güvenmiyorum”. İşyerinde de “şu yetkiyi sana devretmek istiyorum ama bu iş özel, daha sonra”.

Yeni dünya ve dış politika

Sanayi toplumu ve ulus devlet modellerine dayanan dünyanın kurulu sistemi değişiyor artık. Bu değişim yalnızca toplumun ve devletlerin kendilerinin değişmesi kadar diğer toplumlar ve diğer devletlerle olan ilişkilerini de değiştiriyor. Küresel boyutta yaşanan ekonomik ve siyasi krizlerin altında da bu değişen, gelmekte olan yeni hayatın, yeni dünya hukukunun, kural ve kurumlarının oluşturulamamış olması yatıyor. Ama… Okumaya Devam Et