Seçim mi var?

Seçimlere 13 gün kaldı. Oldukça gergin bir seçim süreci geçiriyoruz. Liderlerin dili giderek manevi şiddet dolu bir dile döndü. Denilebilir ki “her seçim sürecinde böyle sert tartışmalar oldu”. Ama bu kez daha farklı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu seçim süreci siyasal ve toplumsal kutuplaşmayı çoğaltıyor. Daha kalıcı bir kutuplaşma süreci çoğaltılarak seçim kampanyaları sürdürülüyor.

Gençlik

TUİK verilerine göre toplam 73 milyon olan nüfusun 17,3 milyonu 15-30 yaş arasında. Ve önümüzdeki 12 Haziran seçimlerinde oy kullanacak 50 milyonu aşkın seçmenin 5 milyonu ilk kez oy kullanacak.  Gençler üzerine hepimizin gözlemleri, kanaatleri var. Siyasete ve ülke sorunlarına duyarlılık ve ilgilerinin düşük olduğundan dem vururuz sıklıkla. Bir de genç olmaya atfettiğimiz, doğal karşıladığımız… Okumaya Devam Et

Kasetler ve bir vaka analizi

Siyasete cüretkârca ve edepsizce müdahale çabalarına her gün bir yenisi ekleniyor. Siyasete müdahale etme gücünü kendilerine vehmedenler, kendilerince tasarlanmış yeni siyasi aktörler ve siyasi iklim peşindeler. Skandal kasetler yoluyla bir yıldır da faaliyetteler. Tartışmak istediğim kasetler ve MHP değil! 

Neşe Düzel Röportajı – Taraf Gazetesi

Bekir Ağırdır: Dindar muhafazakârlık artıyor  “12 Haziran’da MHP direğe vuracak. Direkten içeriye mi düşer, dışarıya mı belli değil. Oyu 9.5 da olabilir, yüzde 10.5 da. Ama MHP’nin oyu yüzde 15 değil. MHP’nin baraj riski altı aydır var” “MHP’de bir grup, “niye milliyetçilik, devletin demokratikleşmesine karşı olsun? Milliyetçiliği yeniden tanımlamalıyız. Eski Türkçü milliyetçi yorumla Kürt yurttaşlarıı… Okumaya Devam Et

Medya siyaseti kişiselleştirmenin aracısı

Son iki yazıdır siyasetin kişiselleştirildiğini ve bu eğilimin siyasetin doğasına aykırı olduğunu yazıyorum. Hayatın hızlanan ritmi, yeni yaşam, üretim, ilişki, örgütlenme ve iletişim tarzlarının ürettiği eğilimin de birey odaklı olduğunu biliyoruz. Bu noktadan bakınca siyasetin de kişiselleşmesi doğal kabul edilebilir belki de. En azından siyasetin bu gelişmeyi ıskalamaması beklenir. Fakat sorun siyasetin ilgi alanını, sorun… Okumaya Devam Et

Kişiselleşen siyaset

Geçen yazıda seçim sürecine ve genel olarak da siyasete dair iki gözlemimi yazmıştım. Artık partiler kurumsal ve örgütlü yapılar değil, liderler var. Ve yine benzer yaklaşımla sınıflar, zümreler, kesimler, kültürel gruplar yok yalnızca, birey olarak seçmenler var. Yani siyaset giderek kişiselleşiyor, daha doğrusu siyaset partiler tarafından kendi varoluşlarına da aykırı biçimde kişiselleştiriliyor. 

Kampanyalar, reklamlar, bütçeler

Siyasi Partiler Kanunu uyarınca genel seçimlerde barajı aşarak, Hazine yardımına hak kazanan Ak Parti, CHP ve MHP  genel bütçe gelirlerinin beş binde 2’sini 2007 seçimlerinde aldıkları oy oranlarına göre paylaştırılarak alıyorlar. 3 partiye 2011 yılı Genel Bütçe Gelirleri esas alınarak, 1-10 Ocak tarihleri arasında 109 milyon lirayı aşan Hazine yardımında bulunulmuştu. 

Toplumsal dönüşüm hedef olmaktan çıktı (mı?)

Seçim beyannameleri partilerin yalnızca vaatlerinden ve güzellemelerinden oluşmuyor. Aynı zamanda yarın sabaha dair ütopyaları varsa eğer, o ütopyanın ipuçlarını da taşıyor. Ülkenin sorunlarına kendilerince önerdikleri çözümler aynı zamanda gerek çözümün veya vaadin içeriği gerekse de o çözüm için gösterdikleri teknik veya siyasi tercihler, o partilerin hayatı ve dünyayı nasıl okuduklarını, anlamlandırdıklarını da gösteriyor.