Yan yana mı, iç içe mi yaşayacağız?

KONDA GENEL MÜDÜRÜ BEKİR AĞIRDIR: SORUNUN ÖZÜNÜ TARTIŞMALIYIZ Serpil İlgün / 1 Nisan 2013, Evrensel Gazetesi Barışın nasıl işleyeceği konusu, geçtiğimiz haftanın ana tartışmalarından birini oluşturdu. Akil insanların kimlerden oluşacağına, nasıl adlandırılacağına, statüsünün ne olacağına yazarlar ve yorumcular tarafından yanıt arandı. Buna PKK’nin ne zaman, nasıl çekileceği tartışmaları da eklendi ve çekilmeye ilişkin değişik takvimler… Okumaya Devam Et

Süreç düz bir hatta ilerlemez

Sürecin başındaki toplumda var olan “duygusal tepkiler” “davranışsal tepkiye” dönüşmedi. Toplum tereddütlü fakat serinkanlı bir biçimde izliyor ve bekliyor. Bundan sonrasında olumsuz pozisyon ve tutum alanlarda nasıl bir aşınma olacağı süreci nasıl yönettiğimize bağlı. Aşağıda “değişim eğrisi” dediğim grafiği görüyorsunuz. Dikey eksen “memnuniyetsizlik-memnuniyet” ekseni, yatay eksen de zamanı gösteriyor. Değişim ihtiyacını besleyen şey esas itibariyle… Okumaya Devam Et

Yol, yordam bulmak

Denir ki, hiçbir kar tanesi bir diğerine benzemez. Tek bir kar tanesini elimizde tutamayız, şeklini çıplak gözle göremeyiz. Parmaklarımızın üzerinde ağırlığını veya ıslaklığını bile hissedemeyiz. Ama o ağırlığı ve şekli belirsiz kar taneleri birikir. Birikir ve tek birinden beklenmeyecek, algılanamayacak bir güce ulaşır. Biraz hayatlarımız da böyle! Birbirine benzediğini sandığımız her günün, duyguları, algıları, beklentileri,… Okumaya Devam Et

Doğrular, yanlışlar, bilerek yanlışlar

Önce bir sevinelim, tadını çıkara çıkara. Ne sevinçler ne üzüntüler, yaslar layığınca yaşanmıyor bu ülkede. Her zaman böyle de olmuş. Sevinçler yaşanamadıkça ukdeye dönüşmüş. Yaşanamayan üzüntüler, acılar da iyileşmez travmalara dönüşmüş. Yaşanamamışlıklar ağırbaşlılık gibi pozitif, tepkisizlik gibi negatif hasletlere dönüşmüş. O nedenle bir kendimizle ve tarihimizle yüzleşmeye ve toplumsal onarım sürecine ihtiyaç var zaten. Ama… Okumaya Devam Et

Bir köprü ayağı mı olsaydım ah, barış yolunun üstünde…

Hayatımız uzlaşma kültüründen değil çatışma kültüründen besleniyor. Son otuz, kırk yıldır hızlanan ama belki de yüz yıldır süren devlet eliyle yürütülen tek tipli vatandaş ve tek biçimli batılaşma süreci yalnızca devlet ile vatandaş arasında gerilim üretmedi. Model kendi müridini, kimliğini de üretti bir yandan. Öte yandan modelin ötekilerinin, muhaliflerinin, mağdurlarının her hak talebi modelin makbullerinin… Okumaya Devam Et

Oltayla balina avlamak

Hareket halinde olan, eski kentli, seçkinci ve batılı hayata dahil ol(a)mayan yeni kentliler alternatif bir hayat kurdu. Siyasete güvenmediler. Çünkü siyaset onların ekonomik ve sosyal hiçbir sorunlarını çözemedi yeni yüzyılın başına kadar. 12 Eylül sonrası 2002 seçimlerine gelene kadar beş seçim yapıldı ama 14 ayrı hükümet kuruldu. 1987’ den sonra her seçimin galibi başka bir… Okumaya Devam Et

Geçiş dönemi (mi?)

Gelin bir siyasi aktöre bağlamadan son otuz, kırk yıldır ne oldu bakalım. Bu otuz, kırk yılda olan bitenin nedenlerinde elbette siyasi aktörlere ve siyasi kararlara bağlı bir çok boyut var. Ama biricik açıklama da siyasi aktörler ve kararlar değil. Hatta biricik açıklama iç dinamikler de değil. Dış dünyada olanlar doğrudan ülkeyi ve toplumu etkiledi. Ülkede… Okumaya Devam Et

Asıl, barışmak cesaret istiyor

Nihai hesaplaşma anayasa değişikliğinde olacak. Çünkü Kürt siyasetinin de dahil olabildiği bir yeni anayasa ne denli eksikleri olursa olsun devletin zihniyetinde ve kurumlaşmasında geri dönülemez bir değişimi ima ediyor olacak. Yeni ve çoğulcu vatandaşlık tanımıyla sınırlı olsa bile eski, tekçi, vesayetçi, militarist devlet zihniyetinin en büyük dayanağı ortadan kalkacak. Fikren eski anayasanın ruhunu korumaya inanmış… Okumaya Devam Et

Sivil toplum sahneye

Türkiye’nin birikmiş siyasi meseleleri var. Son otuz yıldır dünya, toplum, gündelik hayat değişirken değişememiş bir devlet modeli var karşımızda. Kürt meselesi gibi, devletin ve yönetimin yeniden yapılandırılması ve demokratikleşmesi gibi devasa olan meseleler var.  Öte yandan mecburi din eğitimi, başörtüsü, kadın meselesi, toplumsal hoşgörü düşüklüğü gibi demokratikleşememiş devletin ve demokratikleşememiş toplumun ürettiği bir dizi sorun… Okumaya Devam Et

Ya benimsin ya kara toprağın

Her şey kamuoyunun gözü önünde oluyor. Daha iki ay önce İmralı’ya iki milletvekilinin gitmesi bile mucize gibiydi. Bu kez kimlerin, ne gün, hangi saatte, nereden gidecekleri üç gün önceden belliydi. Gittiler, konuştular, döndüler. Ertesi gün ekranlarda da izlenimlerini anlattılar, mektupları beklediklerini söylediler. Mektupları aldılar, bir tanesini Pervin Buldan Avrupa’daki PKK yöneticilerine götürdü. Nereye ve kime… Okumaya Devam Et