Fransa seçimlerinden sonra Avrupa’da son on senenin yükselen siyasal dalgasının tekrar gündeme geldi. Avrupa ülkelerinde milliyetçi partilerin oyları yükseliyor. Bu eğilimin öncüsü partilerin ve liderlerin söylemleri biliniyor. Avrupa toplumlarında yükselen milliyetçi dalganın ortak özellikleri var. Bu toplumların dünyadaki ve Avrupa’daki hayatın değişimlerinden ürken, tedirgin olan, zarar görmekte olduğunu ve gelecekte daha da çok zarar göreceğini… Okumaya Devam Et
Tarih Arşivleri → Nisan 2012
Darbeler ve medya: Ayıplar ve suçlar
28 Şubat dalgaları sürüyor. “Medya ayağı da olacak” diyenlerle, “aman cadı avına dönüşmesin” diyenler arasında hala işin özü konuşulmuyor. Olumlu veya olumsuz niyetler ve temennilerle bir psikolojik iklim oluşuyor önce. Sonra da bu psikolojik iklim tüm tartışmaları esir alıyor. Bu nedenle de bu tür tartışmalar yeni bir duruma ve zihniyete doğru yol alışı değil, aynı… Okumaya Devam Et
Bebek adımları
Siyasi kutuplaşmanın hayat tarzı kutuplaşmasına dönüştüğü birkaç yıldır biliniyordu. Ve bu kutuplaşmanın manevi şiddet üretmekte olduğu, gerilim biriktirmekte olduğu, toplumsal fay hatlarında kırılmalar yaratacağı ve toplumsal depremin yaklaşmakta olduğu da… Tophane’de bir sanat galerisine saldıranlar siyasi kimliği öne çıkmış adamlar değil diye olay ıskalandı. Kars’ta heykel Başbakan emriyle yıkılırken, içki içenler veya türban takanlar ötekileştirilirken,… Okumaya Devam Et
Sistemin sonuna gelinirken
Ergenekon, Balyoz derken 12 Eylül ve 28 Şubat davaları da başladı. Ülke önce darbeci geleneğin sivil ve üniformalı askerleriyle hesaplaşmaya çalışırken nihayet vesayetçi zihniyetle hesaplaşma yoluna girdi. Son üç yılın Ergenekon, Balyoz davaları etrafında dönen tartışmalarla yalnızca kişiler konuşulurken şimdi artık zihniyet konuşulabilecek mi göreceğiz. İster doğada olsun ister toplumsal yaşam var olan her sistem… Okumaya Devam Et
Seyirci miyiz oyuncu mu?
Çağdaş sosyolog İmmanuel Wallerstein, aydınlar için üçlü bir görev tanımlar: Entelektüel görev, ahlaki görev ve siyasi görev. Entelektüel görevden kastettiği var olanı, durumu, gerçekliği eleştirel bir yaklaşımla analiz etmektir. Ahlaki görev, bugün öncelik vermemiz gereken değerlerin neler olduğuna karar vermekle ilgili görevdir. Siyasi görev ise dünyanın, toplumun var olan düzenden, sistemden daha iyi bir düzene,… Okumaya Devam Et
Uzlaşmak ya da uzlaşamamak, iste bütün mesele bu!
Geçen hafta katıldığım yeni anayasaya dair bir toplantıda, yeni anayasa için uzlaşma arayışları konuşuldu. Hukuk platformlarından birinin lideri olan avukat şöyle bir şey söyledi: “Uzlaşma pısırık bir deyim. Ne uzlaşması? Mücadele edeceğiz.” Anladım ki işe önce uzlaşma kavramını tanımlamaktan başlamalıyız. Yaşanan siyasal ve toplumsal kutuplaşma nedeniyle içini boşalttığımız, kirlettiğimiz kavramlardan birisi de uzlaşma kavramı. Kürt… Okumaya Devam Et
Vatandaş 12 Eylül darbesini destekledi efsanesi
“Totaliter rejimlere nasıl uyum sağlarız? Kendimizi aldatarak. Kendimizi çaresiz hissederek.” Gündüz Vassaf, Radikal’deki yazısına (25.03.2912) bu soru ve cevapla başlıyordu. Yazının devamında da 12 Eylül döneminde üniversitelerdeki hocaların çok önemli bir kısmının çeşitli psikolojik savunma ve rasyonalizasyon mekanizmalarıyla geliştirdikleri darbecilerle işbirlikçi tutumlarını örneklerle hatırlatıyordu. Bakın ekranlara, gazetelere, bugünlerde o darbeye yol döşemiş, suç ortaklığı yapmış… Okumaya Devam Et
Mesafeler kalkınca “el” olan “öteki” oldu
Yüzlerce yıl boyunca insanlar kendilerini, kavimlerini, toplumlarını coğrafyalarıyla tanımladı. Diğer kavimlerle, toplumlarla aralarında coğrafi mesafeler vardı. Ve bu coğrafi mesafelerin ürettiği ilişkisizlik üzerinden birbirleri hakkında bilgisizlik hakimdi hayata. “Uzak” tanımı coğrafi mesafeyi tanımlasa da aynı zamanda diğer toplumları da tanımlıyordu. Uzaktaki o insanlar “el” idi veya “yaban”. “El” tanımlaması bilinmeyen anlamınaydı daha çok. Uzak köylerdeki,… Okumaya Devam Et