Darbe ya da sivil dikta tartışmalarının altında da, bugünlerde yine hızlanmış Anayasa tartışmalarında da bir uzlaşmaya ulaşılması olanaksız görünüyor. Çünkü tartışmalar uzlaşma arayarak, diğerinin derdinin meramının ne olduğu üzerinden değil de tribünlere laf edilerek münazara mantığıyla yürütülüyor.
Tarih Arşivleri → Ocak 2010
“Solcu, dik duruşlu ve adil, güvenilmez”
Taraf gazetesinde yayınlanan Balyoz darbe planını okuyoruz günlerdir. Yayınlananların tartışılabilir bazı yönleri olsa bile, sevgili yayın yönetmenimiz Doğan Akın’ın yayınlananlar ile Balbay günlükleri bağlantısını analiz ettiği yazıyı da okumuş olmalısınız. Her şeyden önce, bu ülkede Taraf ve T24 gibi yayın organları ve cesur gazetecilerimiz olduğu için gururlanmalıyız.
Değişim ama nereye doğru
Son haftanın en çok konuşulan iki konusu “sivil diktatörlük kaygısı” ile “Digitürk’te Erman Toroğlu’nun atılması” meseleleri. İki mesele de bence toplumun çok derinlerindeki benzer bir değişimin tartışılması ve anlaşılması gereğini ima ediyor.
Kutuplaşmanın yarılma eksenleri
Yaşanmakta olan kutuplaşmanın siyaset üzerinden başladığını fakat giderek kültürel ve toplumsal bir kutuplaşmaya dönüştüğünü sık sık yazıyorum. Kutuplaşma siyasete bağlı olarak çözülecekse de geçirilen her bir gün henüz çözülmeyi değil, artarak süren kutuplaşmayı getiriyor.
Kurumlar arası çatışma değil kurumlar içi yarılma
Bülent Arınç’a suikast iddiaları ve kozmik odada arama etrafındaki olaylar ve tartışmalar için medyadan yansıyan genel yorum, kurumlar arası çatışma olduğu saptamasına dayanıyor. İzleyebildiğim kadarıyla bu konuda genel bir mutabakat var.
Yeni yılın siyaset falları
“T24.com.tr” haberinden okuduğum kadarıyla “CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Türkiye artık AKP iktidarını taşıyamıyor, bu iktidarın son kullanma tarihi geçmiştir, bunun çaresi de demokrasi içinde bulunur, çıkış yolu seçimdir” demiş.