Yönetilememiş ülke, arayan seçmen

AKP’nin doğuşu ve yükselişi üzerine önceki yazıdan devam edelim. Benim okurun dikkatini çekmeye çalıştığım nokta AKP ne tesadüfen ne 28 Şubat post modern müdahale nedeniyle ne de uluslar arası büyük komplolar sonucu iktidar olduğu.  AKP 12 Eylül askeri darbe sonrası değişen ülkede ya da 1989 Berlin duvarı yıkılışı sonrası değişen dünyada bir sürecin sonucu olarak ortaya çıktı.

1980-2002 yılları arası ülkede yaşananlar ve toplumdaki değişim dalgasının üzerinde iyi sörf yapmayı becermiş, sürecin ne yana doğru aktığını en azından o günlerde doğru yakalamış bir sörfçünün dalgaların üzerinde yükselme ve durma hüneridir konuşmakta olduğumuz. Hâlâ da süreci AKP yönetmiyor, süreç AKP’yi yönetiyor esas itibariyle. Bir diğer dikkat çekmeye çalıştığım nokta AKP’nin doğru veya yanlış fikirleri temsil edip etmediğinden ziyade zamanın ruhunun üzerine oturduğu.

Aşağıdaki tabloda 1983 seçimlerinden 2002’ye kadar olan genel seçimlerin küçük partileri ihmal edilmiş sonuçlarını görüyorsunuz. Tablo aynı zamanda farklı partilerin kayda değer oy oranları alarak siyaset sahnesinde varoluşlarının veya yok oluşlarının da bir özeti aynı zamanda. Bu tablonun gösterdiği birinci şey ülkedeki siyasi temsilin ne kadar oynak ve değişken olduğu. 20 Yıl önce ve hatta bir önceki seçimin ikinci veya üçüncü partisi olmuş bir parti bir dahaki seçimde yok olmuş. Ya da yeni bir parti sahne almış, iki seçim sonra yok olmuş.

İkinci önemli şey seçmenin hemen her seçimde oy tercihleri müthiş değişiklik göstermiş. Seçmen gerçek partisini aramaya devam etmiş. AKP böyle bir siyasi sürecin içinde doğmuş ve oyunu artırarak ve iktidarını sürdürerek bugüne gelmiş.

Bu tabloya bakarak seçmen oynakmış da diyebilirsiniz, seçmen gerçek siyasi temsilcilerini ararken her bir seçimde farklı aktörlere şans tanımış da diyebilirsiniz.

Süreci partiler ve seçimler üzerinden değil ülkeyi yöneten iktidarlar üzerinden analiz etmeye çalıştığımızda seçmenin niçin her seçimde farklı bir siyasi aktöre şans verdiğini anlamak olanaklı. Aşağıdaki tabloda 1983’den 2002 yılına kadar ülkeyi yöneten hükümetlerin, Başbakanların iktidar süreleri var.

Tablodan gördüğünüz gibi 1983-2002 yılları arasında 14 hükümet ve Başbakan görev almış. 6 Yıllık ANAP hükümetleri de dahil ortalama bir hükümetin ortalama ömrü 1 yıl 4 ay 6 gün olmuş.
Bu ne demek? Dünyanın ve ülkenin müthiş değişimler yaşadığı, daha büyük dönüşümlerin kuluçkalandığı bir zaman aralığında ülke siyaseten yönetilememiş. Yani değişimlere önderlik etmesi gereken siyaset bu rolünü yerine getiremediği gibi değişimleri anlamaya çalışacağı zamanı kendi varoluş sorunlarıyla boğularak geçirmiş.

Bu zaman aralığı ülkede Kürt meselesinin en üst dalga boyuna ulaştığı, iç göçün kitlesel hale dönüştüğü, ülkenin eğitim, sosyal güvenlik ve sağlık altyapılarının çökme noktasına geldiği bir süreç aynı zamanda. Yani değişim talebinin kabardığı bir ülkede, bireylerin yönsüz pusulasız kaldığı da bir zaman aralığı.

Bu süreci iyi analiz etmemiz ve anlamamız gerekiyor. Çünkü bu zaman aralığı aynı zamanda bilimin, bildiğimiz teori ve modellerin birçoğunun da değişmekte olduğu bir süreç aynı zamanda. Dolayısıyla eski bildiğimiz kavramlar ve modeller bu süreci anlamamıza yetmiyor.

İşte tam da yeni solu veya üçüncü yolu ya da çağdaş demokrat bir siyaseti, bu ön kabulü yapmadan başladığımız için yol alamıyoruz belki de. Hayat ustam Tarhan Erdem’in sözleriyle söyleyeyim: Düşünmeye ve tartışmaya başlarken, o ana dek bildiklerimizin yanlış olabileceği ön kabulüyle başlama cesaretini gösterebilirsek yol alırız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.