Toplum neye razı edilmek isteniyor?

Olağanüstü koşullar bahanesi bu topraklarda devletin, egemen gücün ve iktidarların hep kullandığı bir gerekçe oldu. Çünkü bu gerekçeye sığınılarak hep devletin yeniden yapılanması ve hatta günlük, küçük düzeltmeler bile ertelendi.

Olağanüstü koşullar gerekçesi ve devletin, iktidarların körüklediği korkular beraberce bir başka amaç için kullanıldı asıl. Toplumun olağanüstü yöntemlere razı edilmesinin politik aracı oldu bu durum.

Örneğin Kürt meselesi. Meseleyi şöyle de tanımlamak mümkün. Kürt meselesi, Türklerin kendi haklarından vazgeçmeye razı edildiklerinin toplamıdır bir bakıma. Kürt meselesinin yarattığı olağanüstü koşullar ve tedbirler gerekçesiyle, bölünme paranoyası da kullanılarak Türkler ve tüm bir toplum nelere razı edildi? Yönetime katılma hakkından, devletin demokratikleşmesi talebinden, insan hak ve özgürlüklerinden, düşünme ve ifade özgürlüğünden, örgütlenme özgürlüğünden kendi rızasıyla vazgeçmeye mecbur kaldı toplum.

Örneğin darbeler. Darbeler öncesi öyle bir ortam yaratıldı ki, toplum var olan sistemin tıkandığı, siyasetin bu tıkanmaya çözüm üretemediği gibi bizatihi nedeni olduğu, bu tıkanıklığın ürettiği paranoyaların ne denli yakın tehlike olduğu algı ve duygusuna kapıldı. Hatırlayın 12 Eylül sabahını ya da 28 Şubat dönemini, toplumun önemlice büyüklükteki kesimleri o darbelere bile razı hale gelmişti, getirilmişti.

Eylül’den beri ülke başka bir gerilim yaşıyor. Son bir yılda iki seçim yapılmış, iktidar partisi kazanmış ve adayı Cumhurbaşkanı seçilmiş. Meclis’te hala konforlu bir çoğunluğa sahip, istediği yasayı çıkarabiliyor. Öyleyken neden iktidar partisinde gerilim var?

Gerilimi yalnızca Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasına ya da Bülent Arınç arasına sıkıştırmak doğru değil bana kalırsa.

Çözüm süreci için canımı ortaya koydum diyen Cumhurbaşkanı şimdi süreci bile riske atacak kadar öfkeli çıkışları neden yapıyor? Kendi kararıyla partinin ve hükümetin başına atadığı Başbakan’ı, partinin, bürokrasinin, kamuoyunun önünde neden sürekli açığa düşürüyor? Kendi eliyle kurduğu, geliştirdiği partiyi, partinin iç mekanizmalarını, alışkanlıklarını tıkamak, bozmak pahasına neden zorluyor?

Benim kanaatim, belki de Cumhurbaşkanı, bu parlamenter sistemle olmaz, Cumhurbaşkanı ile Başbakan aynı partiden bile olsa işler yürümüyor hipotezini ispatlamaya çalışıyor.

Cumhurbaşkanı toplumu başkanlık sistemine razı etmek için bu gerilimlere yol veriyor.

Bu gerilimlerin, iktidar bloğunda kriz var algısının üreteceği risklere bile razı görünüyor. Ya da o riskleri yönetebileceğini düşünüyor.

Tıpkı Gezi’yi, 17 Aralık sürecini, genel olarak kutuplaşmayı kendi siyasi yararına çevirebildiği, yönetebildiği gibi.

Toplum Erdoğan’ın hedef ve söylemlerine bu kez de eskisi kadar güçlü destek verecek mi? Yoksa 7 Haziran akşamı seçim sandığında bir başka hassas denge mi oluşacak? Bekleyip, göreceğiz!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.