CUMHURİYET HALK PARTİSİ/ Değişmek ya da değişmemek

CUMHURİYET HALK PARTİSİ

 

 

Değişmek ya da değişmemek

(KONDA bulgu ve seçim verileriyle CHP)

 

 

 

 

 

 

Bekir AĞIRDIR

                  (20,21,22 Mayıs 2010 tarihlerinde RADİKAL gazetesinde yayınlanmıştır)

 

CUMHURİYET HALK PARTİSİ

“DEĞİŞMEK YA DA DEĞİŞMEMEK”

KONDA BULGULARI VE SEÇİM VERİLERİYLE CHP

 

İÇİNDEKİLER

 

1.       CHP KURULTAYLARI 2

 

2.       SEÇİMLER VE CHP.. 5

 

3.       29 MART YEREL SEÇİMLERİ VE CHP.. 7

3.1.   Bölgeler ve 29 Mart oyları 7

3.2.   Yerleşim yerleri büyüklükleri ve CHP.. 8

3.3.   Seçmen dilimleri ve CHP.. 9

3.4.   Yerleşim türü ve CHP.. 10

3.5.   Demografik kümeler ve CHP.. 11

 

4.       SEÇMENDE CHP ALGISI 13

4.1.   Seçmen davranış türü.. 13

4.2.   Ülkenin en acil sorununu hangi parti çözer?. 14

4.3.   Gönlünden geçen Başbakan kim?. 15

4.4.   Muhalefetin yanlışı nerede?. 16

4.5.   Asla oy vermeyeceği parti var mı?. 16

 

5.       CHP’LİLER VE BAYKALCILAR.. 18

 

6.       CHP’LİLER VE GÜNCEL SİYASET.. 19

6.1.   Ergenekon davasına bakış. 19

6.2.   Hükümet-Yüksek yargı gerginliği 20

6.3.   Hangi tehdit daha büyük?. 20

6.4.   Anayasa değişiklik paketi hakkında kanaatler. 21

 

7.       UZUN VADELİ SİYASİ DEĞERLENDİRMELER.. 23

 

8.       CHP ve HAYAT TARZLARI 25

 

9.       SONSÖZ.. 27


 

  1. CHP KURULTAYLARI

CHP tarihinde, 12 Eylül 1980 öncesi 24 Kurultay ve 8 Olağanüstü Kurultay, 12 Eylül 1980 sonrası ise 8 Kurultay 3 Olağanüstü Kurultay gerçekleştirdi. Şimdi 22-23 Mayıs’ta 33. Olağan Kurultay’ını yapacak. Bu kurultay aynı zamanda belki de CHP tarihindeki en önemli kurultaylardan birisi olma potansiyelini taşıyor.

CHP bu kurultayda yalnızca lideriyle devam veya değiştirme kararı vermeyecek. Büyük olasılıkla bu kurultay partinin ülkenin geleceğinde var olma veya olmama kararını da vermiş olacak. Çünkü açık ki yalnızca kaset skandalından dolayı değil uzun süredir genel kamuoyunda tartışılan “muhalefet boşluğu”, “değişim”  ve benzeri sorulara cevap üretme becerisinin olup olmadığının görüldüğü kurultay da olacak.

CHP liderliği şimdiye dek değişim gerekliliği ve talebi karşısında bir duruş sergiledi. Bu kurultay en azından bu duruşun devam edip etmeyeceği yönünde ipuçları üretecek. Bu bile kendi başına ülkenin siyasi geleceği için oldukça yüksek belirleme gücü olan bir unsur.

CHP tarihi kendisi veya ülke hayatı için böylesine kritik kurultaylar ve kararlar ile dolu. Aşağıdaki bu kısa Kurultaylar tarihi (önemli ülke hayatı tarihleriyle beraber) bile CHP’nin ülke siyasetindeki rolünün ne kadar ağırlıklı ama bu ağırlığında tarihte kalmış olduğunu gösteriyor.

4 Eylül 1919,  1.Kurultay: Sivas Kongresi, aynı zamanda CHP’nin de ilk kongresi olarak kabul edilmektedir.

15 Ekim 1927,  2.Kurultay: Atatürk’ün “Büyük Nutuk”unu okuduğu kongredir.

10 Mayıs 1931,  3.Kurultay: Bu kurultayda ilk kez tüzükten ayrı olarak bir de program yapıldı. “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik”, “Laiklik”, “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkeleri Parti Tüzüğü ve Programına girdi.

26 Aralık 1938,  1.Olağanüstü Kurultay: Atatürk’ün vefatı üzerine toplanan olağanüstü kurultayda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, “Değişmez Genel Başkanlığa” seçildi.

14 Mayıs 1950: 14 Mayıs seçimlerinde Demokrat Parti (DP) oyların yüzde 53,3’ünü alarak tek başına iktidara geldi.

22 Haziran 1953,  10.Kurultay: Programda ilk kez “Hukuk Devleti” kavramına yer verildi, iki meclisli bir sisteme geçilmesi, Anayasa Mahkemesi’nin kurulması, seçim güvenliği, yargıç bağımsızlığı, sendika ve meslek örgütleri kurma özgürlüğü, işçilere grev hakkı gibi görüşler programa girdi.

12 Ocak 1959, 14.Kurultay: 14. Kurultay “İlk Hedefler Bildirisi” kabul edildi

16 Ekim 1964,  17.Kurultay: Kurultay sonunda “İleri Türkiye Ülkümüz” başlıklı bildiri yayınlandı.

18 Ekim 1966,  18.Kurultay: Genel Başkan İsmet İnönü’nün “ortanın solu” görüşü, kurultayda, partinin politik çizgisi olarak benimsendi.

5 Mayıs 1972,  5.Olağanüstü Kurultay: İsmet İnönü, 8 Mayıs 1972 tarihinde, 33 yılı aşkın bir süre bulunduğu Genel Başkanlık görevinden istifa etti.

14 Mayıs 1972,  Genel Başkanlık Seçimi Özel Kurultayı Bülent Ecevit, Genel Başkanlığa seçildi.

28 Haziran 1974,  Tüzük Kurultayı Bu kurultayda, 1970’de ortaya atılan “demokratik sol” söylemi doğrultusunda Parti Tüzüğünde değişikliklere gidildi.

27 Kasım 1976,  23.Kurultay: Parti programına Altı Ok ile simgelenen ilkelerin yanında, demokratik sol politikanın dayandığı altı kural (özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü, halkın kendini yönetmesi) daha getirildi.

16 Ekim 1981: Siyasi Partiler temelli kapatıldı.

7 Kasım 1982: Yeni Anayasa halkoylamasıyla kabul edildi.

20 Mayıs 1983: Halkçı Parti (HP) kuruldu.

6 Haziran 1983: Sosyal Demokrasi Partisi (SODEP) kuruldu.

2-3 Kasım 1985: Halkçı Parti (HP) Kongresinde adı Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) olarak değiştirildi. Ertesi gün SODEP feshedilerek, SHP’ye katılım kararı alındı. SHP’nin Genel Başkanlığına Aydın Güven Gürkan seçildi.

30 Mayıs 1986: SHP’nin ilk kongresi, “SHP 2. Olağanüstü Kurultayı” olarak toplandı. Erdal İnönü, genel başkanlığa seçildi.

14  Kasım 1985: Demokratik Sol Parti (DSP) kuruldu. Partinin genel başkanlığına 24 Kasım’da Rahşan Ecevit getirildi.

6 Eylül 1987: Anayasa’nın siyasi yasaklarla ilgili Geçici 4. Maddesinin kaldırılıp kaldırılmaması konusunda referanduma gidildi. Halkoylaması sonrasında Ecevit 13 Eylül’de DSP, Demirel 24 Eylül’de DYP, Türkeş 4 Ekim’de MÇP ve Erbakan 11 Ekim’de RP genel başkanlığına getirildiler.

25 Haziran 1988: SHP 2. Kurultay’ı yapıldı. İnönü yeniden genel başkanlığa getirildi. 6 Eylül 1987’de siyaset yasağı kalkan Deniz Baykal, Genel Sekreterliğe seçildi.

26 Mart 1989: Yerel Seçimler: SHP seçimlerden birinci parti çıktı. SHP 6 Büyükşehir, 39  il, 283 ilçede belediye başkanlıklarını kazandı.

29 Eylül 1990: SHP 6. Olağanüstü Kurultayı. İnönü yeniden genel başkan seçildi.

27 Temmuz 1991: SHP 3. Kurultayı. Yapılan seçimlerde İnönü Baykal’a karşı Genel Başkanlık seçimini kazandı.

27 Ocak 1992: SHP 7. Olağanüstü Kurultayı. Genel Başkanlık seçimini İnönü kazandı. Baykal, İnönü’ye karşı üçüncü yenilgisini almış oldu.

19 Haziran 1992: 12 Eylül yönetimince 16 Eylül 1981’de kapatılan partilerin yeniden açılmasını sağlayan yasa TBMM’de kabul edildi.

9 Eylül 1992,  25.Kurultay: CHP’nin yeniden açıldı. Genel Başkanlığa Deniz Baykal seçildi. Baykal Atatürk, İnönü ve Ecevit’ten sonra CHP’nin 4. Genel Başkanı oldu.

26 Mart 1994: Yerel Seçimler: SHP yüzde 13.6, DSP yüzde 8.8 ve CHP 4.6 oy aldı. İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarını Refah Partisi (RP) adayları kazandı.

18 Şubat 1995,  26.Kurultay: (Birleşme kurultayı) SHP Kurultayı’nda parti feshedildi ve CHP’ye katılım kararı alındı. Hikmet Çetin oybirliğiyle CHP Genel Başkanı seçildi.

9 Eylül 1995,  27.Kurultay: Deniz Baykal  CHP’nin yeni genel başkanı oldu.

18 Nisan 1999: Milletvekili Genel Seçimleri: Cumhuriyet tarihinde ilk kez CHP yüzde 8.71 oy oranı ile barajı aşamadı ve Meclis dışı kaldı. Deniz Baykal, 22 Nisan 1999’da genel başkanlıktan istifa etti.

22 Mayıs 1999,  9.Olağanüstü Kurultay: Altan Öymen genel başkan seçildi.

30 Eylül 2000, 11.Olağanüstü Kurultay Deniz Baykal yeniden Genel Başkan seçildi

10 Mayıs 2010 Deniz Baykal kaset skandalı nedeniyle Genel Başkanlıktan istifa etti.

 

 

  1. SEÇİMLER VE CHP

Cumhuriyet tarihinde 16 Genel Seçim yapıldı. Aşağıdaki tabloda tüm genel seçimlerde 1. Ve 2. Partiler ile bu ikisi dışındaki partilerin ve bağımsızların toplam oy oranları var.

dsa

12 Eylül askeri darbesi öncesi yapılan 9 Genel Seçimde CHP ya 1 ya da 2. Parti olmuş. Bu seçimlerin dördünden iktidar partisi olarak çıkmış.

12 Eylül sonrası dönemde ise ilk ANAP iktidarı dönemi sonrası ayrı bir inceleme dizisi olan koalisyonlar, parti kurulmaları, parti birleşmelerinin ağırlıklı olduğu bir döneme girilmiş. 2002 seçimlerine kadar siyaset fikirler, kadrolar düzeyinde değişken bir fotoğraf vermiş. Seçmen bu sürede neredeyse her seçimde birinci partiyi değiştirerek kendi partisini aradığı bir sürece girmiş.

Bugün bir ölçüde siyasi yapının aktörleriyle nispeten dengeli bir duruma geldiği söylenebilir. Ak Parti son 8 yıldır giderek kendi dünya görüşü etrafındaki tüm siyasi aktörleri için çeken, onları da kapsarken kendi karakterini de dönüştüren bir süreçle siyasetin en önemli aktörü haline gelmiş durumda.

Fakat sol, sosyal demokrat olarak adlandırılan tarafta ise CHP dâhil tüm parti ve oluşumlarda bir arayışın olduğu da açık. Çünkü CHP yeniden kurulduğu 1992’den beri ne bir çekim merkezi olabilmeyi başarabildi ne de sol, sosyal demokrat siyasetin içinde fikri ve örgütsel olarak ağırlık merkezi olabildi. Aksine ülkenin yaşadığı hızlı değişim içinde gündelik hayatın dışına düştüğü için de merkez olmak bir yana kapsama alanını da küçülttü.

Tüm bu seçim sonuçları tablosuna bakıldığında bazı kırılma noktaları var. Birinci kırılma DP’nin CHP’den, Cumhuriyeti kuran partiden halkın oylarıyla iktidar alması. İkinci kırılma 1965 seçimlerinde iktidarın, 27 Mayıs darbesiyle oluşmuş yapının yine bu yapının muhalifi olarak AP’ye geçişi. Tam bir kırılma değilse bile yine de önemli bir değişiklik olarak CHP’nin 12 Mart darbesine tepki olarak birinci parti olması da bir kırılma sayılabilir. Dördüncü kırılma 12 Eylül darbesine ve darbecilerin açık müdahalesine karşın ANAP’ın iktidara gelişi. Beşinci kırılma 2002 seçimlerinde seçmen tarafından diğer partilerin tasfiye edilerek Ak Parti’nin iktidara gelişi. Altınca kırılma ise Ak Parti’nin 22 Temmuz 2007 seçimlerinde çok yüksek oy yüzdesiyle iktidarını perçinlemesi. Bu kırılmalar her birisi ayrıca daha geniş analizlere muhtaç.

Kuşkusuz her seçimin kendi tarihsel koşulları içinde öznel karakterleri olmakla beraber, seçmen gözünden bakılınca seçmenin sürekli olarak statüko karşıtı müdahalelerde bulunduğu söylenebilir. Ama meselenin bu tarafı siyaset bilimcilerinin işi olarak bu yazı dizisi konusu dışında. Burada altını çizmeye çalıştığımız bu seçim tarihine bakıldığında, özellikle de 12 Eylül sonrası döneme bakıldığın da CHP veya aynı siyasi gelenekten gelen benzerlerinin siyaseti belirleme güçlerinin giderek yok olduğunu gözlediğimizi söyleyebiliriz.

CHP’nin bugün geldiği noktada nasıl bir tabanı temsil ettiğini incelemek gerekir. CHP’nin geleceği de partinin bu analizi nasıl yaptığına ve geleceğe dair iddialarını bu analizlerle nasıl örtüştürdüklerine bağlı olacaktır.

Kamuoyunda Ak Parti yükselişine karşı ve Ak Parti etrafında gelişen tartışmalara da bağlı olarak 29 Mart 2009 yerel seçimlerindeki CHP oyu çok önemsendi. Bu nedenle 29 Mart seçimlerinin sonuçları üzerinden daha ayrıntılı analizlere ihtiyaç var.

 

 

  1. 29 MART YEREL SEÇİMLERİ VE CHP

29 Mart yerel seçimlerinde önce adayları vesilesiyle CHP üzerine sıkça tartışma yapıldı. Daha sonra da sonuçlar üzerine bugünkü yeni lider tartışmalarını da besleyen bir analiz ve tartışma yapıldı. 29 Mart seçimlerinde CHP yüzde 23,1 oranında oy aldı. Bu oran 2002 genel seçimlerindeki yüzde 20,6, 2004 yerel seçimlerindeki yüzde 18,2 ve 22 Temmuz 007 genel seçimlerindeki yüzde 20,9 oranındaki oy oranlarından sonra az da olsa düzenli bir oy artışı olarak görünüyor.

dsa

Ak Parti 2002’de yüzde 34,3 2004’de yüzde 41,7 2007’de yüzde 46,6 oy oranlarından sonra yüzde 38,8 oy oranıyla seçmen tarafından uyarılmış oldu. Oyu yine düzenli olarak artan parti olarak dikkati çeken MHP 2002’de yüzde 8,4 oy oranıyla parlamento dışı kalırken 2004’de yüzde 10,5 2007’de yüzde 14,3 ve 2009’da yüzde 16,1 oy oranına ulaştı.

CHP ve MHP’deki bu yükseliş ve Ak Parti oyunda üç seçim sonra gelen azalış doğal olarak bugünlere kadar gelen Ak Parti iktidarı 2011’de düşer mi sorusunu da tetiklemiş oldu.

 

1.1.           Bölgeler ve 29 Mart oyları

29 Mart seçimleri sonuçlarına bölgeler bazında bakıldığında, bölgelerin toplam geçerli oylar içindeki payları ile o bölgenin toplam CHP oyu içindeki yüzdesi kıyaslanınca CHP açısından bir ilginç durum gözlenmektedir. CHP oyları bölgeler bazında düzgün bir dağılım göstermemektedir.

Aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi CHP, İstanbul, Batı Marmara, Ege’de bölge ağırlığından fazla oy oranı ağırlığına ulaşmakta, diğer bölgelerde ise düşmektedir. Özellikle Doğu bölgelerinde CHP oyu oldukça azalmaktadır.

dsa

Bu grafiğe bakarak CHP’nin batı bölgelerine sıkışmakta olduğu görülmektedir. Fakat bu durumun kalıcı mı olduğu yoksa yerel seçim, yerel adaylar, yerel dinamiklere bağlı olarak geçici bir sorunu mu işaret ettiğine bakılmalıdır. Bu amaçla aşağıdaki grafik hazırlanmıştır.

 

1.1.           Yerleşim yerleri büyüklükleri ve CHP

955 İlçe merkezindeki 29 Mart yerel seçimlerindeki İl Genel Meclisi CHP oy oranları gruplanarak aşağıdaki tabloda verilmiştir.  Bu tablo çok çarpıcı ipuçları vermektedir.

ü  Toplamda 1,9 milyon seçme bulunan 69 ilçe merkezinde CHP oyu sıfırın altındadır.

ü  Toplamda 4,5 milyon seçmenin bulunduğu 135 ilçe merkezlerinde ise CHP oy oranı yüzde 4,9’un altındadır.

ü  Toplamda 5,8 milyon seçmenin bulunduğu 144 merkezde CHP oy oranı yüzde 5 ile 9,9 arasındadır. Yani CHP 348 ilçe merkezinde yüzde 10 oy oranı altındadır, genel seçim oy barajının altında oy almaktadır.

ü  Toplamda 9 milyon seçmenin bulunduğu 228 merkezde CHP oy oranı yüzde 10 ile 20 arasındadır.

Diğer seçmen dilimleri ve yerleşim merkezi oy oranları tabloda görülmektedir. Bu tablo, CHP’nin gelişkin yerleşim merkezlerine doğru sıkışmakta olduğunu, ülkenin yarı sayıdaki ilçesinde “yok olduğunu” göstermektedir.

dsa

Aynı şekilde Belediye Başkanlığı seçim sonuçlarına bakıldığında CHP oy yüzdesi 106 ilçede sıfır, 117 ilçede yüzde 1 altında, 148 ilçede yüzde 1 – 5 arasında, 91 ilçede yüzde 5 – 10 arasındadır.

Bu sıkışma hali açıklamaya muhtaçtır. Bu amaçla toplam seçmen eşit dört dilime ayrılarak incelenmeye çalışılmış ve aşağıdaki grafik hazırlanmıştır.

 

1.1.           Seçmen dilimleri ve CHP

29 Mart yerel seçimlerindeki seçmenlerin yaklaşık dörtte birlik bölümü 9,9 milyon seçmen 38 bin ile 384 bin seçmen büyüklüğündeki 52 ildedir. Bu dilimde Ak Parti oy oranı yüzde 37,1 CHP oy oranı yüzde 17’dir.

İkinci 9,9 milyonluk seçmen dilimi 390 bin ile 748 bin seçmen büyüklüğündeki 18 ildedir. merkezindedir. Bu ikinci dilimde CHP yüzde 16,4 oranında oy alırken Ak Parti yüzde 38,5 oranındadır.

Seçmen sayısı 780 bin ile 2,4 milyon arasında olan 9 ilde 10,5 milyon seçmen içinde CHP oy oranı yüzde 27,2 Ak Parti oy oranı yüzde 39,9’dur.

Ve en büyük il olarak İstanbul ve Ankara’daki toplam 9,7 milyon seçmen içinde CHP oyu yüzde 32,2 Ak Parti oyu yüzde 39,9’dur.

dsa

Bu grafikteki yerleşim büyüklükleri ve seçmen dilimleri açıktır ki aynı zamanda sosyolojik ipuçları taşımaktadır. Geleneksel yaşamın, ilişkilerin ve değerlerin ağırlıklı olduğu yerleşim yerlerinde CHP giderek azalmakta metropollere ve modern hayata sıkışmaktadır. Ak Parti tüm bu dört dilimde de belirli bir düzenlilikte oy alırken CHP’nin oy oranındaki salınım kendi içinde problematiktir.

 

1.1.           Yerleşim türü ve CHP

Nitekim bu konuda bir ipucu aramak amacıyla KONDA Nisan ayı araştırmasındaki bir veriden üretilmiş grafik aşağıdadır. Toplam seçmenin yerleşim yerlerine dağılımı ile toplam CHP tercihinin yerleşim yerlerine dağılımı beraberce grafikte görülmektedir.

Metropollerdeki lüks yerleşim alanlarındaki CHP oyu ağırlığı seçmen ağırlığının bir buçuk katı oranındadır. Yine metropollerdeki standart kentsel alanlarda CHP oyu ağırlığı yüksektir. CHP oyu içinde varoşlardan gelen oy, varoşların toplam seçmen içindeki payından düşüktür. Aynı şekilde kırlardaki oy oranı da düşüktür.

Yani CHP yalnızca metropollere sıkışmıyor. Metropollerdeki varoşlarda da azalıyor ve lüks alanlara doğru ağırlığı artıyor. Yani bu durum aynı zamanda sosyolojik bazı ipuçları ve durum da ima ediyor.

dsa

1.1.           Demografik kümeler ve CHP

Yine KONDA Nisan verilerinden bir grafikle devam edelim. Cinsiyet, yaş ve eğitim seviyesi ile CHP tercihine bakıldığında da bazı demografik kümelenmeler dikkati çekiyor.

CHP oyu kadınlarda yaş ve eğitim seviyesi arttıkça bariz biçimde artmaktadır. 44 Yaş grubu üstündeki ve üniversite mezunu kadınların yüzde 53’ü CHP’ye oy vereceğini söylemektedir. Aynı şekilde 44 yaş üstü üniversite eğitimli erkeklerin de yüzde 39’u CHP demektedir. Eğitim ve yaş düştükçe o gruptaki CHP oy oranı azalmaktadır.

Tüm bu analizlerin sonucu olarak şunu söylemek mümkündür. CHP kitle partisi olma özelliğini yitirmiştir. Çünkü coğrafi, mekansal, demografik ve kültürel olarak CHP belirli bir alana ve tabana sıkışmıştır. Bu nedenle de ne yazık ki artık kitle partisi değildir.

dsa

  1. SEÇMENDE CHP ALGISI

1.1.           Seçmen davranış türü

Seçmenlerin siyasi tercihlerinin nasıl oluştuğu üzerine engin bir literatür bulunuyor. Seçmenlerin değerleriyle bir parti seçtikleri genellikle kabul edilir. Sol-sağ ekseninde toplumların ve seçmenlerin davranışlarının açıklanabileceği de yaygın kabul gören modellerdendir. Bir başka yaygın görüş, seçmenin rasyonel davranarak ekonomik duruma ve gidişata bakarak oy kullandığıdır.

Tüm bu modeller geçerlidir de kuşkusuz. Fakat günümüzün hızlanan gündelik hayatının ritmi içinde duygular, beklentiler, algılar ve duygular ile düşünme ve davranma da önem kazanmaya başladı.

Seçmen davranışını açıklamaya yönelik bir başka yaklaşım denemesi olarak KONDA araştırma verilerinden şöyle bir açıklama modeli geliştirmek de olanaklı: Seçmenlerin beşte bire yakını “taraftar seçmen” olarak adlandırabileceğimiz bir davranış türü gösteriyor. Taraftar seçmen partisiyle bir duygusal ilişki geliştiriyor, o ilişkiye güveniyor, rasyonel gerekçeler aramıyor bu seçimi için. Tıpkı birisinin Fenerbahçeli birisinin Galatasaraylı oluşunun bir rasyonalitesi olmadığı gibi bu parti tercihinin de rasyonalitesini sorgulamıyor.

dsa

İkinci tür davranış “ideolojik düşünen seçmen” dediğimiz seçmen davranışı. Seçmen partisiyle bir fikri beraberlik arıyor. Elbette herkes partisinin programını satır satır okuyarak, ideolojisini net bilerek bu tercihe varmıyor. Burada kastettiğimiz gevşek bir fikri beraberlik. Seçmen, fikirleriyle, siyasi olaylardaki tutumuyla partisiyle bir fikri beraberlikten bir tutum geliştiriyor.

Üçüncü tür davranış, “liderci seçmen” davranışı ki bu tür davranış içindeki seçmen yaklaşık seçmenin dörtte biri oranında. Burada seçmen partisinin liderine bakıyor, ona bir güven geliştiriyor ve oyunu lidere göre kullanıyor.

Bir grup seçmen, siyasetle ilgili, bilgi sahibi, izliyor ve bilinçli bir tercih olarak “partim yok” diyor. Seçimlerde de kendi fikrine yakın bulduğu bir partiye yalnızca o seçimle sınırlı bir oy veriyor.

“Son dakikacı” dediğimiz seçmen davranış türünde, seçmen siyasetle ilgisiz, çok siyasi gelişmelerle ilgilenmiyor, seçim dönemindeki kampanyalara, adaylara bakarak bir tercih geliştiriyor.

dsa

Yukarıdaki grafikte seçmen davranışını bu modelle analiz ederek parti yandaşlarının profilleri görünüyor. İdeolojik düşünen seçmen en yüksek oranda bulunurken en düşük oranda “liderci seçmen” CHP seçmenleri arasında görülüyor.

CHP seçmenlerinin dörtte birinden fazlası partisiyle duygusal bir ilişki kurarak “taraftar seçmen” davranışı gösterirken, yüzde altısı “partisiz seçmen” yüzde 14’ü de “son dakikacı seçmen” olarak dikkati çekiyor.

 

1.1.           Ülkenin en acil sorununu hangi parti çözer?

KONDA araştırmalarında yalnızca hangi partiye oy verdiğini ya da vereceğini değil, partisine olan güvenini, sadakatini ölçecek sorular da soruyoruz. Bu sorulardan bir tanesi olan “Türkiye’nin en önemli, en acil sorunlarını hangi parti çözer” sorusunun Nisan cevapları ile önceki yıllar cevapları aşağıdaki grafikte görülüyor.

CHP’ye oy vereceğini söyleyen seçmenlerin yalnızca yarısı (yüzde 49) bu soruya kendi partisinin adını söyleyerek cevap veriyor. Yani CHP seçmeninin yarısı kendi partisine güvenmiyor.
Bu soru da tüm seçmenlerin yüzde 22’si yeni parti lazım derken yüzde 26’sı da bu sorunlar hep sürer, gider diyor. Bu oranlar bile genel olarak siyasete olan güvenin hangi seviyede olduğunu gösteriyor.
Tekrar CHP seçmenlerine dönersek kendi partisinin sorunları çözebilme yeteneğine olan güven 2007’den bu yana azalmış görünüyor.

1.1.           Gönlünden geçen Başbakan kim?

Nisan araştırmasında “gönlünüzden geçen Başbakan kim” sorusunun cevapları incelendiğinde CHP seçmeninin kendi partisine olduğu gibi liderine de güveni olmadığı anlaşılıyor. CHP’ye oy vereceğinin söyleyen her on seçmenin yalnızca altısı Başbakan olarak Deniz Baykal cevabı veriyor.  Liderine en düşük güvenen seçmen kitlesi olarak CHP seçmeni öne çıkıyor.

1.1.           Muhalefetin yanlışı nerede?

Muhalefetin yanlışı nerede şeklinde bir soruya seçmenlerin yüzde 45’i “lider başarısız” cevabı verirken bu oran CHP’ye oy vereceğini seçmenlerde yarıya yükseliyor.

CHP seçmeni gözünde parti liderin başarısızlığı yanı sıra, halka uzak oluşu (yüzde 36) fikirlerindeki yanlışlıklar (yüzde 27) başarısız oluyor.

1.1.           Asla oy vermeyeceği parti var mı?

Seçmenlere “asla oy vermem dediğiniz parti var mı” sorusu yöneltildiğinde seçmenin üçte birinden fazlası için böyle bir parti yok. Ak Parti ve CHP ise her beş seçmenin biri tarafından “asla oy vermeyeceği parti” olarak tanımlanıyor.

CHP seçmeninin yarıdan fazlası için (yüzde 57) Ak Parti, Ak Parti seçmeninin yüzde 40’ı için CHP asla oy vermeyeceği parti olarak dikkat çekiyor. MHP seçmeni için ise asla denilen parti BDP iken BDP seçmenleri için de MHP asla denilen parti olarak öne çıkmaktadır.

Dikkat çekici olan kararsız olan ve oy kullanmayacağını söyleyen seçmenlerde asla denilen parti oranlarının oldukça düşük olmasıdır.

 

 

  1. CHP’LİLER VE BAYKALCILAR

Seçmenlerin tümünü CHP ve lideri Baykal açısından kümelemek olanaklı. Elbette buradaki kümeleme Nisan ayındaki, var olan konjonktür ve siyasi tartışmalar, ülkede yaşanmakta olan siyasi kutuplaşma gibi güne özgü ve o günkü CHP ve Baykal algısına göre biçimlenecektir.

Bugün seçim olsa CHP’ye oy vereceğini ve ülkenin en önemli sorunlarını CHP’nin çözeceğini söyleyenler ve gönlündeki Başbakan sorusunda Baykal diyenler toplam seçmen içinde yüzde 9 oranında. Seçim sorusunda CHP derken diğer iki soruda partisini ve liderini söylemeyenler ise yüzde 6 oranında.

dsa

“1.Halka potansiyel CHP’liler”, seçim tercihinde kararsız olduğunu veya oy kullanmayacağını söyleyen ve asla oy vermeyeceği parti olarak CHP demeyen, ülkenin en acil sorunlarını çözecek veya gönlündeki başbakan sorularında diğer bir parti ve lider adı vermeyerek “yeni parti lazım” ya da “bu sorunlar sürer, g,der” diyenlerden oluşuyor. Bu kümedeki seçmenler yüzde 21 oranında.

2.Halka potansiyel CHP’liler yüzde 16 oranında. Bu seçmenler, seçim sorusunda bir parti adı söylemekle beraber, gönlündeki başbakan sorusunda “hiçbiri”, ülkenin en acil sorunlarını kimin çözeceği konusunda “yeni parti lazım” ve “bu sorunlar sürer, gider” cevabı verenlerden oluşuyor.

3.Halka seçmenler bu sorularda bir biçimde parti adı veya lider adı söyleyen ama CHP için “asla oy vermem” cevabı vermeyen seçmenlerden oluşuyor ve bu küme yüzde 29 oranında. Son halka ise, CHP için “asla oy vermem” diyenlerden oluşuyor ve bu küme yüzde 19 oranında.

  1. CHP’LİLER VE GÜNCEL SİYASET

Ülkede yaşanmakta olan siyasi tartışmalar ve her gün bir parça daha sertleşmekte olan siyasi kutuplaşmanın boyutları aylardır süren dört kritik tartışmada seçmenlerin bakışlarını dikkate alarak yapılacak bir analizde daha net gözleniyor. Ergenekon davası, Hükümet-Yüksek yargı arasındaki gerilim, Anayasa değişiklik paketi ve darbe/irtica tehditleri algılarına biraz daha yakından bakalım.

 

1.1.           Ergenekon davasına bakış

Ergenekon davası hakkındaki kanaatine bakıldığında, Baykalcı CHP’lilerin yüzde 84’ü hükümetin muhaliflerini cezalandırdığını düşünüyor. Baykalcı olmayan CHP’lerde bu oran yüzde 81.

Kurultay sonrası CHP yönetiminin ilk dikkatini vermesi gereken 1.halka potansiyel CHP’lilerin yüzde 51’i hükümetin muhalifleri cezalandırdığını, yüzde 49’u hükümetin çetelerle mücadele ettiğini düşünüyor.

2.Halka potansiyel CHP’lilerde bu oranlar yüzde 45 hükümet muhaliflerini cezalandırıyor iken yüzde 55 hükümet çetele mücadele ediyor şeklinde ortaya çıkıyor.

Asla CHP’ye oy vermem diyenlerin yüzde 83’ü gözünde Ergenekon davası hükümetin çetelerle mücadele etmesinden dolayı var.

1.1.           Hükümet-Yüksek yargı gerginliği

Baykalcı CHP’lilere göre hükümet-yüksek yargı gerginliğini, yüzde 87’si hükümetin hâkim ve savcılara baskı uygulamasını yüzde 13’ü hükümetin yargının işlerine karışmaması olarak yorumluyor.

Diğer CHP’lilerin yüzde 90’ı için bu gerilim hükümetin hâkim ve savcılara baskı uygulamasından kaynaklanıyor. 1.Halka potansiyel CHP’lilerin yüzde 67’si hükümetin yargı mensuplarına baskısı olarak değerlendirirken yüzde 33’ü hükümetin yargı işlerine karışmadığı şeklinde yorumluyor.

2.Halka CHP’liler bu gerginliği yüzde 57 oranında hükümetin baskısı olarak görürken yüzde 43’ü hükümetin yargıya karışmadığı yönünde görüyor.

Asla CHP’ye oy vermeyecekler açısından ise yüzde 74’ü için hükümetin yargının işlerine karışmaması yüzde 26’sı için ise hükümetin baskısı olarak görülüyor.

 

1.1.           Hangi tehdit daha büyük?

Ülkemiz için hangi tehdit daha büyüktür şeklinde bir soruya Baykalcı CHP’liler yüzde 42 oranında irtica yüzde 40 oranında da hem irtica hem darbeyi tehdit olarak gördüklerini söyleyerek cevap veriyorlar. Baykalcı CHP’lilerin yüzde 13’ü için darbe tehdidi daha büyük iken yüzde 5’i için ikisi de tehdit değil.

Diğer CHP’liler arasında yüzde 40 oranında irtica, yüzde 12 oranında darbe, yüzde 41 oranında her ikisi de tehdit olarak algılanıyor.

1.Halka potansiyel CHP’liler yüzde 17’si darbeyi yüzde 17’si irticayı yüzde 54’ü her ikisini de tehdit olarak görüyor. 2.Halka potansiyel CHP’lilerin ise yüzde 26’sı darbeyi, yüzde 11’i irticayı, yüzde 52’si ise her ikisini de tehdit olarak görüyor.

Asla CHP’ye oy vermeyeceklerin yüzde 48’i için darbe yüzde 7’si için irtica yüzde 38’i içinse her ikisi de tehdit olarak görülüyor.

 

1.1.           Anayasa değişiklik paketi hakkında kanaatler

Baykalcı CHP’liler için bu değişiklik paketi yüzde 88 oranında iktidarın sivil diktatörlüğe gidişi için bir aşama olarak görülüyor. Yalnızca yüzde 12 Baykalcı CHP’li için bu değişiklikler demokratikleşme yolunda gerek adım olarak görülüyor.

Diğer CHP’lilerin yüzde 84’ü için bu değişiklikler iktidarın sivil diktatörlüğe gidişi. Fakat 1.Halka potansiyel CHP’liler arasında yüzde 47’si için bu değişiklikler demokratikleşme yüzde 53’ü için ise sivil diktatörlüğe gidiş.

2.Halka potansiyel CHP’liler açısından yüzde 46’sı sivil diktatörlüğe gidiş yüzde 54’ü içinse demokratikleşme olarak görülüyor.

Asla CHP’ye oy vermeyeceklerin yüzde 86’sı içinse bu değişiklikler demokratikleşme için gerekli.

Bu güncel siyaset ile ilgili değerlendirmeler üzerinden bakıldığından Baykalcı veya değil seçmen içindeki CHP’liler benzer siyasi tutum alıyorlar. Fakat 1. Ve 2. Halka potansiyel CHP’ler ile CHP’ler arasında güncel siyasi tartışmalar konusunda önemli farklılıklar gözleniyor.


 

  1. UZUN VADELİ SİYASİ DEĞERLENDİRMELER

 

Uzun vadeli siyasi duruş ve değerlendirmeler bu güncel tartışmalardaki pozisyon alışları hangi oranda etkilediği önemli. Nisan ayı araştırmasındaki bazı uzun vadeli değerlendirme ve Ak Parti iktidarını yorumlamaya dönük sorulara bakıldığında da CHP seçmenleri ile diğer seçmenler arasında da önemli farklılıklar gözleniyor.

Ak Parti iktidarı döneminde gericilik arttı mı, yoksa bazı alanlarda önemli reformlar mı yapıldı, şeriatın gelmesi korkusu var mı, asker gerektiğinde yönetime el koyabilir mi ve din dersi tüm öğrenciler için zorunlu olmalı şeklindeki, beş sorunun cevaplarını analiz ettik.

Aşağıdaki grafikte, dikey sıfır ekseni bu beş sorudaki cevapların ülke ortalamalarını temsil ediyor. Her seçmen grubu için her bir sorudaki çubuklar sıfır ekseninden yani ülke ortalamasından sağa veya sola doğru ne kadar sapma ya da farklılık olduğu görülüyor. Eksenin sağ tarafı söylenen önermeye hangi oranda “doğru” cevabı verildiğini sol tarafı ise “yanlış” cevabı verildiğini gösteriyor.

Baykalcı CHP’liler ülke ortalamalarına göre en yüksek oranlarda, Ak Parti döneminde gericiliğin arttığını, Ak Partinin önemli reformlar yapmadığını, şeriatın gelmesinden korktuklarını ve din dersinin herkese zorunlu olmamasını savunuyorlarken, askerin gerektiğinde yönetime el koyabilmesine “ne doğru ne yanlış cevabı vererek karşı çıkmıyorlar.

Baykalcı ve diğer CHP’liler Ak Parti döneminde gericilik arttı önermesine ortalama olarak doğru derken 1. Ve 2. Halka potansiyel CHP’liler bu önermeye “ne doğru ne yanlış” cevabı veriyor.

Ak Parti döneminde önemli reformlar yapıldığı önermesine potansiyel CHP’liler “doğru” derken CHP’liler “yanlış” cevabı veriyor.

Grafik bu beş soruda CHP’liler ile 1. ve 2.halka potansiyel CHP’liler arasında oldukça önemli farklılıklar olduğunu gösteriyor.

Son sekiz yılın siyasi iktidarının değerlendirme ve iktidar etrafındaki bazı tartışma ve yorumlarda pozisyon alışlarda CHP’liler ile potansiyel CHP’liler arasındaki bu farklılığın dikkat çekici olduğu söylenebilir. Bu değerlendirme CHP’nin yalnızca coğrafi, mekansal ve bazı demografik kümelere sıkıştığı gibi giderek bazı siyasi pozisyonlara da sıkıştığının göstergesi olarak ortaya çıkıyor.

 

  1. CHP ve HAYAT TARZLARI

 

Toplumdaki hayat tarzı farklılıkları üzerinden bir analiz yapılması CHP’nin geleceği için de ışık tutucu olabilir. KONDA bulgu ve analizleriyle toplumdaki değerler ve hayat biçimleri üzerinden kabaca bir kümeleme yapıldığında toplumda üç farklı kümeden söz edilebilir: Modernler, geleneksellikten beslenen muhafazakârlar, dini referanslardan beslenen muhafazakârlar.

Bu kümeler üzerinden bakıldığında CHP’nin modernlere dayandığı anlaşılıyor. Baykalcı CHP’lilerin yüzde 71’i diğer CHP’lilerin yüzde 76’sı modernlerden oluşuyor. Modernlerin toplumun üçte biri olduğu dikkate alınırsa CHP’nin modernlere sıkıştığı söylenebilir. Baykalcı CHP’lilerin oyunun yüzde 27’si ve diğer CHP’lilerin yüzde 17’si geleneksellikten beslenen muhafazakâr kesimlerden geliyor.

1.Halka potansiyel CHP’lilerin yüzde 39’u modernlerden yüzde 36’sı geleneksel muhafazakârlardan yüzde 24’i de dini muhafazakârlardan oluşuyor. Aynı şekilde 2.Halka potansiyel CHP’lilerin yüzde 29’u modernlerden yüzde 39’u geleneksel muhafazakârlardan yüzde 32’si de dini muhafazakârlardan oluşuyor.

Bu oranlar bile CHP’nin yapması gereken açılım ile ilgili ipuçları veriyor.

KONDA’nın gerçekleştirdiği 2008 Hayat Tarzı Araştırmasında (www.konda.com.tr adresinden özet bulguları indirilebilir) toplumsal kümeler bu üç kaba ayrımdan daha detaylı olarak analiz edilmiş ve dokuz küme tanımlanmıştı. Örneğin modernlerin içinde gündelik hayat tarzı ritmi olarak modernlerle benzeş olan ama dini referansları güçlü muhafazakâr modernler net olarak analiz edilerek anlaşılabiliyordu.

Hayat tarzları araştırmasındaki dokuz hayat tarzı kümesi üzerinden bakıldığında CHP seçmeninin tüm toplumdaki farklı kümelere göre konumlanışı aşağıdaki grafikte görülmektedir. Bu grafik laiklik/kadın ve modern yaşam biçimi eksenlerinde CHP’lilerin toplumun diğerlerine göre ne kadar farklı bir yerde olduklarını da göstermektedir.

Bu grafik aynı zamanda yalnızca güncel siyasi tartışmalarda değil CHP’nin hayat tarzı farklılıkları ve değerler üzerinde de nasıl bir sıkışma ve kitle partisi özelliğini kaybetme durumunda olduğunun da fotoğrafıdır.

  1. SONSÖZ

Tüm bu bulgu, analiz ve grafikler CHP’nin kitle partisi özelliğini kaybettiğini ve bir sıkışmışlık içinde olduğunu göstermektedir.

Bu yazı dizisinin birinci bölümüne geri dönüp CHP kurultay tarihlerinin önemli adımlarına bakıldığında, siyasi tarih için ne kadar önemli adımların da bu kurultaylardan çıktığını görürüz. CHP tarihinde 19 gün sürmüş kurultay da var ya da son yıllarda gördüğümüz gibi yarım gün süren hatta yalnızca genel başkanın konuşmasından ibaret olan kurultaylar da görülmektedir.

Önce altı ok, sonra ilk hedefler beyannamesi, sonra evrensel solun ilkeleri özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü, halkın kendini yönetmesi ilkelerini kendine hedef edinmiş parti şimdi örneğin “demokratikleşmeyi” hedefine koyacak mıdır?

Bu nedenle CHP’nin sorunu yalnızca bir genel başkan seçmek veya değiştirmekten ötedir. Öncelikle kaybedilen kitle partisi özelliğine geri dönecek politikalar üretilecek, değişen ülke ve hayat anlaşılacak ve yeniden iktidar umudu dirilebilecek midir?

Bu soruların cevaplarını kurultay akşamı CHP delegeleri verecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.